AYET-İ KERİME

http://siyasetnamem.blogspot.com.tr/2017/03/islamin-dunyada-yayilmasindan-korkan.html?spref=fb

20 Aralık 2013 Cuma

Kavganın arkasında Gülen ile ABD mi var?

Dershane İşinde ABD, İsrail, Siyonizm, Papalık, Sivil ve Saray darbesi vardır.

Mehmet Şevket Eygi’den Cemaat için çok ağır iddialar!. ‘Dershane bahane’ diyen İslami kesimin önde gelen isimlerinden Mehmet Şevket Eygi, Cemaate ağır ithamlarda bulundu.
Cemaate yönelik günün en ağır yazısı Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'den geldi. Cemaate yönelik zehir zemberek iddialar ortaya koyan Eygi, Erdoğan'a yönelik saldırıyı "saray darbesi' olarak niteledi.

Kavganın arkasında Gülen ile ABD'nin ve hatta İsrail'in olduğunu savunan Eygi, bu kesimlerin hepsinin ortak amacının Erdoğan'ı indirmek olduğunu iddia etti.

Eygi'nin iddiasına göre kavganın içinde Vatikan bile yer alıyor. Niyetleri de Türkiye'de Gülen ile birlikte yeni bir İslam anlayışı dizayn etmek.

İşte Eygi'nin iddiaları;

*Bu kavga kesinlikle dershane kavgası değildir. İşin içinde başka işler vardır.
*İşin içinde ABD vardır.
*İsrail ve Siyonizm vardır.
*Papalık ve Hıristiyanlık vardır.
*Sivil darbe teşebbüsü vardır.
*On milyarlarca dolarlık bir pasta vardır.
*Saray darbesi vardır.
*Dinlerarası diyalog vardır.
*Serbest seçimlerle iktidara gelmiş Başbakan'ın seçimsiz düşürülmesi hesapları vardır.
*Sekter emeller, planlar, stratejiler vardır.
*Münzel=indirilmiş gerçek İslam'ı değiştirip, onun yerine uydurulmuş ve türetilmiş yeni bir İslam getirmek vardır.
*Tesettürü zaruriyat-ı diniyeden çıkartıp ayrıntı haline getirmek vardır.
*İslam'ın Allah katında tek hak din olduğu temel inancını yıkıp, o inancın yerine zamanımızda üç hak ibrahimî din bulunduğuna dair bâtıl inancı koymak vardır.

ERDOĞAN'I SARAY DARBESİ İLE YIKMAK İSTİYORLAR
Dershaneler buzdağının su üzerinde görünen onda biridir.
Serbest seçimlerde en fazla oyu almış olan meşru Başbakan'ı bir saray darbesiyle yıkmak istemişlerdi. Başbakan'ın hatâları varsa, bunları kendi medyalarında açık ve seçik olarak yazmaları, tenkit etmeleri gerekirdi.
Bendeniz bugünkü kavganın içine girmem ve taraf tutmam.
Çok akıllı, cin fikirli olmasam da, bu savaşın dershane savaşı olduğuna inanacak kadar ahmak ve salak değilimdir.
Burnuma çok acayip kokular geliyor.
Darphane makinalarının seslerini işitiyorum.

CEMAAT ADAMLARINA SAHİP Mİ ÇIKTI ACABA

CEMAAT ADAMLARINA SAHİP Mİ ÇIKTI ACABA 
Zaman ayarlı tahliye

RAHMETLİ ERBAKAN IN ra MEMLEKETE HİZMETİNE TAHAMMÜL EDEMEYENLER KİMLİKLERİNİMİ AÇIKLADILAR?
Türk siyasi tarihine 'post modern darbe' olarak geçen 103 sanıklı 28 Şubat davasında, darbeye teşebbüs suçundan yargılanan BÇG'nin fikir babası Çevik Bir dahil 5 kişi tahliye edildi. Çetin Doğan, Balyoz'dan mahkumiyeti bulunması nedeniyle cezaevinden çıkamayacak
Asrın davası olarak nitelendirilen 103 sanıklı 28 Şubat davasında tutuklu bulunan 5 sanığın da tahliyesiyle birlikte davada tutuklu sanık kalmadı. BÇG'nin kurucusu Çevik Bir dahil 5 sanığında tahliyesiyle birlikte davadan 76 tutuklu sanığın tamamı tahliye edildi.

TARTIŞMALI BİR KARAR

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden 28 Şubat davasında mahkeme heyeti dün yine tartışmalı bir karara imza attı. Davanın dünkü duruşmasında tutukluluk incelemesi yapan mahkeme BÇG'nin kurucusu olan Çevik Bir dahil tutuklu bulunan 5 sanığı daha tahliye etti. Son tahliyeyle birlikte 103 sanıklı asrın davasından 76 tutuklu sanık tahliye edilmiş oldu.

TUTUKLU SANIK KALMADI

103 sanık hakkında açılan davada, ilk aşamada 76 kişi tutuklanmıştı. 15 Haziran'da duruşmalar başlamadan önce 37 kişi tahliye edilmişti. 2 Eylül'de 39 tutuklu ile başlayan duruşmalarda verilen tahliye kararlarının ardından 8 Kasım itibari ile 5 tutuklu sanık bulunuyordu. Dünkü tahliyeler ile birlikte 28 Şubat davasında tutulu sanık kalmadı.

MAHKEME ELİNDEN GELENİ YAPTI

Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin de sağlık gerekçeleri bulunan sanıkların adli kontrolle tahliye edilmelerini, sağlık sorunları bulunmayanların ise tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. Savcı Çetin, sağlık sorunları olmayan sanıkların, tutukluluk halinin devamına karar verilmesi talebine gerekçe olarak, 'tanık ve mağdurlar üzerinde baskı kurma ihtimallerini' gösterdi.

ADLİ KONTROLDEN YARARLANDILAR

Ancak mahkeme verdiğini aranın ardından tutuklu sanıklar emekli Orgeneral Çevik Bir, Emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, emekli Tümgeneral Kenan Deniz ve Emekli Tuğgeneral İdris Koralp'in adli kontrol şartıyla tahliyelerine karar verdi. Böylece 28 Şubat davasında tutuklu sanık kalmadı.

KİMLER İÇİN TAHLİYE OLDU?

Orgeneral Çevik Bir, Orgeneral Çetin Doğan, Tuğgeneral İdris Koralp, Tümgeneral Erol Özkasnak, Tümgeneral Kenan Deniz. Çetin Doğan, Balyoz'dan mahkumiyeti bulunması nedeniyle tahliye edilmeyecek.

ÇETİN DOĞAN ÇIKAMADI

Balyoz Davasında da yargılanan ve davanın 1 numaralı sanığı olarak gösterilen Çetin Doğan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almıştı. Darbeye Eksik teşebbüs sebebiyle verilen ceza ağırlaştırılmış müebbetten 20 yıla düşürüldü. Doğan, Balyoz'dan mahkumiyeti bulunması nedeniyle tahliye edilmeyecek.

BÇG'nin fikir babası

Emekli Orgeneral Çevik Bir, Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) da fikir babasıydı. BÇG, Postmodern darbe olarak bilinen 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanıp uygulanmadığının denetimi amacıyla kurulmuş ve Güven Erkaya'nın komutanı olduğu Deniz Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteriyordu. İrticai faaliyet içerisinde olduğu iddia edilen kişilere karşı tedbir almak amacıyla kurulan BÇG'nin 28 Şubat sürecinde 6 milyona yakın insanı fişlediği gündeme gelmişti. Bir, 28 Şubat günlerini, 'Demokrasiye balans ayarı yaptık' sözleriyle anlatmıştı. Çevik Bir, Erol Özkasnak birlikte 'Andıç' tasladığını hazırladıkları belirtilmişti.

8 Aralık 2013 Pazar

Türkiye'de tek bir parti olmadığı gibi tek bir 'cemaat' de bulunmuyor. OY'LAR NEREYE

Türkiye'de tek bir parti olmadığı gibi tek bir 'cemaat' de bulunmuyor. Bu ülkede, kimilerinin kökleri yüzlerce yıl ötesine dayanan onlarca tarikat ve cemaat var. Seçimler öncesi kimin nerede durduğunu ve envanteri hatırlamakta fayda var. Hükümet-Hizmet arasındaki gerilimin sandığa yansıması için biraz daha beklemek gerektiğinin altını çizdi.

Hangi tarikat, cemaat kime oy verecek?
İşte Ömer Şahin'in o yazısı:

Türkiye'nin bir numaralı konusu dershaneler üzerinden patlak veren 'hükümet-cemaat' gerilimi. Siyasetin, sokağın, hatta dış çevrelerin gözü-kulağı gerilim hattında. Neredeyse bu konu dışında bir şey konuşulmuyor. Sosyal medyada fırtınalar esiyor. Karşımızda yeni bir durum, önümüzde ise 3 kritik seçim var. Hal böyle olunca herkesin aklına aynı soru geliyor: Fethullah Gülen grubu (Hizmet Hareketi) ne yapacak? Oylar CHP, MHP'ye mi gidecek? Adaylara göre farklı strateji mi uygulanacak? Yoksa her şeye rağmen AK Parti adaylarına destek mi verilecek? O kristal vazo kırıldı mı, çatladı mı tartışmalı ama şimdilik bu sorunun net ve tek bir cevabı yok. Hareketin sözcülüğünü yapan Gazeteci ve Yazarlar Vakfı herhangi bir yönlendirme yapılmayacağını açıkladı. AK Parti'nin 'resmi' görüşüne bakılırsa ortada bir 'sorun' da yok. Zira 'cemaatin oyu yüzde 3, AK Parti'ye etkisi ise en fazla yüzde 1'. Hükümet-Hizmet geriliminin olası yansımaları için bir süre daha beklemek gerekecek. Dershane düzenlemesinin seyri ve karşılıklı atılacak 'güven arttırıcı önlemler', ilişkileri daha farklı boyutlara taşıyabilir.

AK Parti, son gerilimle birlikte safları sıklaştıran hamleler yapıyor. 'Cemaati yalnızlaştırma' denebilecek bir strateji izleniyor. 'Milli İrade Platformu' adıyla gazetelere verilen ilanda bunu görmek mümkün. Muhafazakâr kesimin farklı tonlarından 100'e yakın vakıf, dernek, kuruluş hükümete destek çıkan bir metne imza attı. Bu ilan bize şunu hatırlattı ki, Türkiye'de tek bir parti olmadığı gibi tek bir 'cemaat' de bulunmuyor. Bu ülkede, kimilerinin kökleri yüzlerce yıl ötesine dayanan onlarca tarikat ve cemaat var. Bu yapıların farklılıkları da sadece ritüelleri değil. Çoğunluğu Menderes-Özal-Erdoğan çizgisine yakın dursa bile siyasi refleksleri birebir denemez. Son yıllarda AK Parti ile 'aynı bağın gülü/aynı dağın yeli' görülen tarikat-cemaatlerin kendi içlerindeki bölünmeleri de unutmamak lazım. Bugün Nurcu, Nakşi, Kadiri bilinen gruplar içerisinde onlarca alt küme bulunabiliyor.

En başta söylediğimizi tekrar edelim... Türkiye'de sadece 'Hizmet Hareketi' bulunmuyor. Cemaat, tarikat varlığı olarak zengin bir ülkeyiz. Yaklaşan seçimler öncesi kimin nerede durduğunu ve envanteri hatırlamakta fayda var. 'Camia' dışındakilere bir göz atalım...

NURCULAR: Hizmet Hareketi'nin de ilham kaynağı olan Said Nursi'yi 'üstat' kabul eden, eseri 'Risale-i Nur'ları okuyanların genel adı: 'Nurcular'. Yeni Asya, Yeni Nesil, Okuyucular, Yazıcılar, Kırkıncı Hoca gibi gruplarla anılıyorlar. Said Nursi'nin yaşayan talebeleri Mehmet Kırkıncı, Mehmet Fırıncı, Said Özdemir 'Abi' olarak bilinir. Erbakan'a değil Menderes'le başlayan 'Demokrat' geleneğe bağlı kaldılar. Çoğunluğu 28 Şubat'a kadar Demirel'i destekledi. Fethullah Gülen grubu gibi bu ekolden gelen bazı isimler Özal'dan yana tavır aldı. 'Nurcu' gruplarda 2002 sonrası DYP (DP) ile ilişki sürdürenler olsa da son dönemde çoğunluğun oyu AK Parti'ye gidiyor. Önümüzdeki seçimlerde de öyle olacağı gözleniyor.

MENZİLCİLER: Adıyaman'ın Menzil Köyü'nden adını alıyor. Türkiye'nin en yaygın gruplarından. 'Semerkant ve Bilvanis' grupları olarak da biliniyorlar. TÜMSİAD adıyla son dönemde güçlenen işadamı dernekleri var. AK Parti içerisinde de güçlü şekilde temsil ediliyorlar. 'Menzilciler' içerisinde BBP ve MHP'ye yakın duran isimler olsa da AK Parti'ye kitlesel destek veriliyor.

İSKENDERPAŞA: Merhum Erbakan ve Özal'ın da gönül bağı olan köklü bir camia. AK Parti'nin öncü kadrolarının birçoğu bu ekolden geliyor. 28 Şubat sonrası Avustralya'ya giden liderleri Prof. Dr. Esad Coşan 2001 yılında trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Yerine oğlu Nurettin Coşan geldi. Son seçimde MHP'ye oy verin çağrısı yapsa da kitlenin büyük oranda AK Parti'ye oy verdiği söyleniyor. İskenderpaşa grubu, AK Parti'ye daha da yakınlaştı. Sempatizanların bazı yörelerde kendisine yakın duran MHP, BBP, SP adaylarına da oy verebileceği söyleniyor.

İSMAİLAĞA GRUBU: Fatih Çarşamba ile özdeşleşen, sarık, cüppe gibi kıyafetleriyle dikkat çeken bir grup. Şeyh postunda Mahmut Ustaosmanoğlu oturuyor. AK Parti'ye yakın olmakla birlikte geçmiş dönemde daha çok Erbakan Hoca ve Saadet Partisi'ne oy verdikleri biliniyor. Yeni kuşağın popüler ismi Cüppeli Ahmet Hoca'yı da içinde barındıran İsmailağa Grubu'nda ibre AK Parti ve Saadet Partisi'nden yana.

ERENKÖY GRUBU: Erbilli Mehmet Esat Efendi'nin Erenköy'de aldığı köşk ile temelleri atıldı. Nakşibendi geleneği içerisinde yer alıyor. Esat'ın halifesi Mahmut Sami Ramazanoğlu tarafından cemaatleştirildi denebilir. Erenköy Grubu'nun liderliğini Osman Nuri Topbaş Hoca sürdürüyor. Ankara'da Muradiye Vakfı olarak biliniyorlar. AK Parti ile 'sıfır sorun' ilişki yürüten grupların başında Erenköy cemaati geliyor.

SÜLEYMANCILAR: Öğrenci yurtları, Kuran kursları aracılığıyla Türkiye ve dünyanın çeşitli bölgelerinde varlıklarını sürdürüyorlar. Kurucuları Süleyman Hilmi Tunahan'dan dolayı 'Süleymancılar' olarak biliniyorlar. Tunahan'ın damadı Kemal Kaçar'ın ölümünden sonra iki torun Ahmet ve Mehmet Denizolgun arasında sorun yaşandı. 'Lider' görülen Arif Ahmet Denizolgun, Mesut Yılmaz hükümetinde kısa bir süre Ulaştırma Bakanlığı yaptı. AK Parti ile yıldızı barışmadı. ANAP ve MHP'ye destek verdi. Diğer kardeş Mehmet Denizolgun ise iki dönem AK Parti'den milletvekilliği yaptı. Süleymancıların yerel seçimde 'aday' öncelikli oy kullanacağı tahmin ediliyor. Kitlenin oyları MHP ve AK Parti'ye gidiyor.

YAHYALI GRUBU: Kayseri Yahyalı merkezli Nakşibendi ekolüne dayanıyor. Adını Yahyalı Hacı Hasan Efendi'den alıyor. Kayseri dışında da örgütlenmesi bulunan grup 'Milli Görüş' çizgisine yakın durdu. SP ve HAS Parti'ye de destek veren grubun ağırlıklı tercihi AK Parti.

KADİRİLER: Kadiri tarikatı farklı kollara ayrılmış durumda. İstanbul, Ankara, Düzce'de yoğunlaşan 'Muhammediye' kolunun başında Seyyid Muhammed Ustaoğlu bulunuyor. Oy tercihlerini AK Parti'den yana kullanıyorlar.

HALVETİ ŞABANİYE GRUBU: Halveti tarikatı içerisindeki en aktif grup. Şeyhlik postunda Mehmet Dumlu oturuyor. Kadın-erkek birlikte zikir törenlerine katılabiliyor. AK Parti'ye yakın duruyorlar.

HAKİKAT GRUBU: Başta Fethullah Gülen olmak üzere Nurcu, Süleymancı bütün gruplara dönük ağır eleştirileriyle dikkat çekiyor. Şeyhleri olan ve Gebze'de yaşayan Ömer Öngüt, iki yıl önce hayatını kaybedince yerine emekli bir asker geçmişti. Lokal olan grubun belirli bir siyasi eğilimi bulunmuyor.

TİLLO VE NORŞİN ŞEYHLERİ: Medrese geleneğinin iki güçlü kolu olarak bilinirler. Tillo şeyhlerinin tercihleri 'enişte'leri Tayyip Erdoğan ve AK Parti'den yana oldu. Norşin grubu bir ara Numan Kurtulmuş'un HAS Partisi'ne yakın durdu. Önümüzdeki seçimlerde AK Parti'ye destek verecekler.

IŞIKÇILAR: Hüseyin Hilmi Işık'tan adını alan ve önceki yıl vefat eden Türkiye Gazetesi ve İhlas Holding ile özdeşleşen Enver Ören'le simgeleşen bir hareket. Turgut Özal'ın ardından AK Parti ve Başbakan Erdoğan'a tam destek verdiler. Bu destek önümüzdeki seçimlerde de devam edecek.

HÜDA-PAR VE KÜRT İSLAMCILAR: Hizbullah hareketine yakın olan HÜDA-PAR, Doğu ve Güneydoğu'da örgütlü. Seçimlerde kendi adaylarına destek verecekler. Türkiye Kürtleri arasında etkin olan cemaat ve tarikatların oyları bugüne kadar AK Parti ve BDP dışındaki partilere gitmedi. Kürtler arasında etkin olan bir diğer grup ise Nakşibendi ekolünden gelen Hazneviler.

HAYDAR BAŞ GRUBU: Görüşleri İP lideri Doğu Perinçek'le örtüşen, ulusalcı bir grup. Liderleri Prof. Dr. Haydar Baş, Kadiri tarikatının 'İcmal Kolu' olarak biliniyor. Baş'ın liderliğini yaptığı Bağımsız Türkiye Partisi'ni destekliyorlar. Haydar Baş, Esad'a karşı çıkanlar için ağır hakaretlerde bulunmuştu.

ADNAN HOCACILAR: Eskilerin deyişiyle 'nevi şahsına münhasır' bir hareket. Adnan Hocacılar, etrafında 'kediciklerim' dediği manken görünümlü genç kız ve erkekler topluluğu olarak biliniyor. Bir dönem Erbakan Hoca ile yakın ilişki içine giren Adnan Hoca, son dönemde 'Tayyip Hocam' dediği Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye sıcak mesajlar gönderiyor.

GALİBİLER: Kadiri-Rufai tarikat geleneğine bağlı. Bir dönem 'şiş çekme' ritüelleriyle öne çıkmış, şeyhleri Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu'ndan dolayı 'Galibiler' olarak da adlandırılan bir grup. Ankara'da esnaf arasında örgütleniyorlar. Siyasi duruşları AK Parti'ye yakın.

16 Kasım 2013 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Mursi'nin hayatı tehlikede

Cumhurbaşkanı  Mursi'nin hayatı tehlikede

Avukatları aracılığıyla darbeye meydan okuyan Cumhurbaşkanı Mursi’nin koğuşu değiştirildi, ailesiyle görüşmesine izin verilmiyor.

Usame Mursi, “Babama kötülük yapmamaları için bir teminat yok” dedi.

Mısır’da darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin dün cezaevinde kaldığı yerin değiştirilmesinin ardından ailesiyle görüşmesine izin verilmediği bildirildi. Mursi’nin oğlu Usame Mursi, babasının İskenderiye’deki Burcu’l-Arab hapishanesinde bulunduğu yerden başka bir bölüme nakledildiğini hatırlatarak, ilgili makamların babasıyla görüşme talebini reddettiğini söyledi.

Meydan okudu, hücreye alındı

Mursi’nin Mısır halkına yönelik mesajının, kendisini cezaevinde ziyaret eden savunma heyeti tarafından dün kamuoyuna açıklanmasının ardından resmi makamların tutumunda değişiklik gözlediklerini vurgulayan Usame Mursi şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanını alıkoyan, meşruiyete darbe vuran yönetim, savunma heyeti aracılığıyla halka ilettiği mesajın ardından cumhurbaşkanının ailesiyle görüşmesini engelliyor. Mursi’nin ailesiyle görüşmesinin engellenmesi, sağlığından ve hayatından endişe edilmesine yol açıyor. Burcu’l-Arab hapishanesinde olması güvende olduğu anlamına gelmez. Neden ailesiyle görüşmesine izin verilmiyor?”

Usame: Ona kötülük yapabilirler

Görüşme taleplerine ne zaman olumlu yanıt verileceği konusunda da bilgi sahibi olmadıklarını kaydeden Usame Mursi, “Meşru Cumhurbaşkanına bir kötülük yapmaları uzak ihtimal değil. Halka, vatana karşı ihlaller yapan darbeci yönetimin, ona da kötülük yapmamasının bir teminatı yok” diye konuştu. Mursi, askeri darbenin ardından, “göstericileri öldürmeye teşvik” suçlamasıyla hakkında açılan dava kapsamında 4 Kasım’da hakim karşısına çıkarılmıştı. Duruşmanın ardından İskenderiye’deki yüksek güvenlikli Burcu’l-Arab hapishanesine nakledilen Mursi, revirinin bitişiğinde oluşturulan odada tutuluyordu. Ancak, dün, tek başına kalacağı ifade edilen başka bir bölüme nakledilmişti. 

6 Kasım 2013 Çarşamba

Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalması

Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , Avrupa ziyaretinin ilk durağı Finlandiya 'da basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. 

Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalması' tartışmalarına yönelik soru soran yabancı muhabire;  Türkçe olarak, 'Türkiye'de özel hayata müdahale edilmesi ve son dönemdeki öğrenci evi tartışması hakkında ne düşünüyorsunuz?' şeklinde soru sorması üzerine Başbakan Erdoğan, ağzının payını verdi. 

Erdoğan muhabire:  "Değerli arkadaşı birileri herhalde özel olarak görevlendirmiş. 11 yıldır Başbakanım. 4,5 yıl da belediye başkanlığım var. Biz kimsenin özel hayatına müdahale etmiş değiliz. Öyle olmasaydı Türkiye'de her iki kişiden birinin oyunu almış olmazdık." ifadelerini kullandı.

Başbakan dün de Türkiye'deki bayan bir muhabirin öğrenci evleri ile ilgili sorusuna, "Siz kızınıza oğlunuza böyle bir şeyi uygun buluyorsanız sizin için hayırlı olsun." şeklinde karşılık vermişti. 

3 Kasım 2013 Pazar

MÜSLÜMAN DAN KORKMAYINIZ ÇÜNKÜ KORKAR O RABBİNDEN YA SEN EY KAFİR

MÜSLÜMAN DAN KORKMAYINIZ ÇÜNKÜ KORKAR O RABBİNDEN YA SEN EY KAFİR

Amerika’da yaşayan Müslümanlar, Mısır'da askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan, ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye destek vermek için gösteri düzenledi.

Mursi’nin pazartesi günü mahkemeye çıkarılacak olmasına Amerika’da yaşayan Müslümanlardan da tepki geldi. New York’un Mısır Büyükelçiliği önünde toplanan ve çoğunluğu Mısırlılardan oluşan grup, taşıdıkları dövizler ve attıkları sloganlarla darbe yönetiminin tutumunu protesto etti.

Gösteriyi düzenleyen "Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Mısırlı Amerikalılar" adlı organizasyonun yönetim kurulu üyesi Mohamed Mahmoud, "Mursi, 25 milyonun oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Bu adaletsiz mahkemeye karşıyız. Bütün dünyaya bu adaletsizliği duyurmak için toplandık. İnşallah Cumhurbaşkanımız geri gelecek. Pazartesi günü herkes mahkeme önünde toplanarak onları korkutacak. Görüntüsünü yayınlayacaklarını sanmıyorum. Belki fotoğrafını gösterirler" dedi.

"Mursi'nin geri gelmesi için dua ediyorum"

Gösteriye Ohio eyaletinden katılan Rachael de "Bu, sadece Mısırlıların değil, bütün Müslümanların konusudur.  Söz konusu Müslüman Kardeşler de değildir, tüm Müslümanlardır. Şu an yaşananların doğru olmadığını düşünüyoruz" ifadesini kullandı.

Bir Amerikalı olarak, demokratik seçimle başa gelen bir liderin, ne olursa olsun, askeri güçle tutsak edilmesinin mantığını almadığını belirten Rachael, "Düşünün burada ABD Savunma Bakanı, Obama’yı, yaptıklarından hoşlanmayıp, görevinden alaşağı ediyor ve Amerikan halkı sokakta bunu protesto edince de ordu gelip insanlara ateş açıyor. Amerikalıların anlayamadığı bu. Bugün Mısır’da oluyorsa yarın Amerika’da da olabilir. Mursi’nin geri gelmesi için dua ediyorum, inşallah her şey güzel olur’’ diye konuştu.

"Muhtemelen önceden kararı verilmiş bir mahkumiyet çıkacaktır"

Göstericilerden Şerif Ahmed ise Mursi’nin askeri yönetim tarafından yargılanmasına ilişkin düşüncelerini şöyle aktardı:

"Bu, sürpriz değil, çünkü Mısır baskıcı Mübarek’in ülkesi. Bu, orada normal bir şey, çünkü geri geliyorlar. Biz, tam da bunun için buradayız. Demokratik yollarla seçilmiş olan Mısır’ın Cumhurbaşkanının adaletsizce yargılanmasına karşıyız.  Böyle bir yargılamadan muhtemelen önceden kararı verilmiş bir mahkumiyet çıkacaktır."

2 Kasım 2013 Cumartesi

MECLİSE TÜRBANLIYI BIRAKMAYANLAR TÜRBAN'A SUSTULAR

MECLİS'E TÜRBANLI- YI BIRAKMAYANLAR
KİN- FİTNE- NEFRET
  O GÜN KUSTULAR 
  BUGÜN TÜRBAN'I
SİYASETE ALET EDİP
NE DEĞİŞTİKİ HEPSİ

       SUSTULAR
MECLİSE TÜRBANLIYI BIRAKMAYANLAR BUGÜN TÜRBAN'A SUSTULAR
İşte Hüseyin Gülerce’nin 4 Mayıs 1999 tarihli “Merve krizi” başlıklı yazısının tam metni:

“18 Nisan seçimleri yeni bir tablo çıkarmış, bütün partilere yeni mesajlar ve dersler vermişti. Meclis'in ilk toplantısına maalesef bunların hiçbiri yansımadı.

Bir bayan milletvekilinin yemini küllenmiş bir krizi, bir kutuplaşmayı yeniden hortlattı. RP'nin çizgisini terk edip yeni bir çizgi, yeni bir söylem sahibi olacağı beklenen FP yeniden bir eski siyasetçinin politik hesaplarına hapsoldu.

Seçmenin barajın altında tuttuğu CHP zihniyeti, ruh çağırma seanslarını hatırlatan bir atmosferde DSP'lilerin protestolarında diriliverdi.

Yeni Meclis'le yeni bir sayfa açılacakken "az gittik, uz gittik dere tepe düz gittik, bir arpa boyu yol gittik" şaşkınlığı ile baş başa kalıverdik.

Neden böyle oldu?

Derin bir analize girmek istemiyoruz. Ancak "28 Şubat Süreci" de gösterdi ki Türkiye'de gücü ve yönetimi elinde bulunduranlarla Refah ekseni arasında bir kutuplaşma oldu. Laik demokratik cumhuriyetin tehlikede olduğunu ileri sürenler büyük bir kararlılıkla Refahyol hükümetinin yıkılmasını, Refah Partisi'nin kapatılmasını, imam hatip liselerinin orta kısmının ve 15 yaş öncesi Kur'an kurslarının kapatılmasını, üniversitelerde baş örtüsünün yasaklanmasını sağladılar. RP lideri Erbakan'a da siyasi yasak getirildi.

Kutuplaşma ve gerilimin iki büyük tehlikesi belirdi.

Birincisi; halkın, devletin karşısına dikilmesi çabalarıydı. Bizim milletimizin tarihinde asla olmayan bir isyan duygusuydu bu. Kutuplaşmayla, ya da çatışmayla ilgisi hiç olmamış samimi ve masum dindar kitlenin rencide edilmesi bu duyguyu körükleyip durdu.

İkincisi; devletin dine ve dindarlara düşmanca baktığı izlenimiydi. Gerçi MGK toplantılarının birinde samimi dindarları üzmeyecek çözümler aranacağı söylendi; ama bu yönde bir çabayı Sayın Yılmaz maalesef göstermedi. (Bunun faturasını da sandıkta ödedi.)

Üzülerek ifade edelim ki önce normalleşme, sonra da demokratikleşme ile çözülebilecek kriz, Sayın Erbakan'ın hamleleriyle yeniden ısıtılıyor ve Türkiye gündemine sokuluyor.

Bu millet, başörtülü olduğu için bir bayan milletvekiline yemin ettirilmeyişine elbet çok üzülecektir. Önemli olan işi bu noktaya getirmemekti.

Daha açık söyleyelim. Sayın Erbakan'ın baskılarıyla Sayın Merve Kavakçı seçilecek yerden aday gösterilmeseydi Meclis daha ilk gününde 28 Şubat'ı çağrıştıran bir gerilimin ve krizin içine girmeyecekti.

Türkiye'nin bütün derdi ve demokratikleşmenin tek çözüm yolu, bir türbanlı bayanın milletvekili yapılmasındadır diye düşünenlere sözümüz yok. Çünki onları ikna edemeyeceğimiz kesin.

Ancak Türkiye'de bütün milliyetçi-muhafazakar kesimlerin, Erbakan'ın aklına ve politikalarına mahkum edilmek istenmesi kadar büyük dayatma olamaz. Erbakan yanlış yapacak, Erbakan toplumu gerecek ve siz onun her politikasına arka çıkmak zorunda olacaksınız. Bunu istemeye kimin ne hakkı var?

Gücü ve tavrı 3 yıldır test edilen kurumları bir daha test etmeye kalkmanın, zararları masumları üzdüğü ortada olan politikaları ısrarla ve inatla sürdürmenin dine, devlete ve millete ne faydası var?

Fazilet Partisi içinde Erbakan çizgisini devam ettirerek, Merve Kavakçı adıyla yürütülmek istenen siyaset bir gerilim siyasetidir. Fazilet Partisi'ne Erbakan politikalarını dayatmak da; bu partinin yumuşamadan, uzlaşmadan ve diyalogdan yana olan yöneticilerine yapılan büyük bir haksızlıktır.

"Zencilerin Amerika'da verdiği mücadeleyi vereceğiz." demek büyük laftır; ama bu milletin sağduyusuna toslar.

Biz Sayın Demirel ve Sayın Ecevit'in son Milli Güvenlik Kurulu toplantısından iki gün sonraya rastlayan sertliklerinin de, devlet adamının sorumluluk anlayışı ile bir daha gözden geçirilmesi gereğine inanıyoruz.

Türkiye'nin akil adamlarına ve FP yöneticilerine; toplumu daha fazla germeden yaşanan krizi önleme çağrısında bulunuyoruz.

Toplumun büyük kesimini oluşturan dindar vatandaşlarımızı rahatsız etmeyecek bir çözümü bulmak bu Meclis'in ilk görevidir...”

BUGÜN İSE BU YAZILMIŞ
Meclis’in dünkü olgunluğu şüphesiz 14 yıl önce kendisine yemin ettirilmeyen Sayın Merve Kavakçı’nın o yalnız, üzüntülü halini de hatırlattı. Ona yanlış yapanlar siyaseten de, hukuken de bu yanlışın bedelini ödediler. Dün o tablodan eser yoktu. Çünkü Cumhurbaşkanı başkaydı, Meclis başkaydı. AK Parti’nin daha 5 yıl önce kapatılmaya kalkışıldığını, hatta cezalandırıldığını hatırlayacak olursak, demek ki bu meselenin vakt-i merhunu şimdi gelmişti. Merve Kavakçı yalnız ve müdafaasızdı. Ama şimdi onun konumundaki milletvekilleri dört kişiydiler ve yalnız değillerdi. Bütün Meclis -siyasî eleştiriler bir yana- onların yanındaydı. Merve Kavakçı üzgün ve mutsuzdu. Dört milletvekili ise dün mutluydu ve rahattı. Bugün, dünden daha güzel bir gün…
ÖNCEDEN ORİJİNAL TÜRBANLI VATANDAŞ VE BU HALİYLE SEÇİLMİŞ MİLLET VEKİLİNİ HAD CEZASIYLE YURT DIŞINA SÜRENLER... BU GÜN SADECE TÜRBANI MECLİSE KABUL EDERKEN HADDİ KENDİLERİMİ AŞTILAR 
TÜRBANLIYA DUR!
TÜRBAN'A GEÇ....

1 Kasım 2013 Cuma

Zekiye Çomaklı, Erzurum'da Aday Adaylığı müracatında HANGİ PARTİDEN.?

Erzurum Aşkale doğumlu olup Aşkale Lisesinin ilk mezunlarındandır. Erzurum’un ilk kadın Köşe Yazarı olarak 1980’den itibaren, ‘’DOBRA  DOBRA’’başlığı altında yerel Erzurum Gazetesinde köşe yazıyor.

Erzurum Girişimci Kadınlar Derneği (ER-KADIN) Kurucu başkanı ve halen Yönetim Kurulu Başkanıdır.
Erzurum’a sevdasını, “Bir gün geri döndüğümde beni tanıyamazsın diye senden ayrılamıyorum güzel Erzurum” diyerek anlatan, Zekiye Çomaklı, Erzurum’da pek çok ilk’i gerçekleştirmiş ve bu çalışmaları ile ‘’Dadaş Kızlarına’’ örnek olmuştur.

Zekiye Çomaklı’nın sosyal çalışmalarından örnekler;

Erzurum’un ilk kadın köşe yazarıdır.

Şiirlerini kitaplaştıran Erzurumlu ilk kadın Şair

1988 de Kültür Müdürlüğü Galerisinde Erzurum’da ilk defa ŞİİR SERGİSİNİ açtı

Kendi el emeği olan Yapay Çiçek Sergi ve Kermesini tek başına gerçekleştirdi; gelirinin tamamını, Mehmetçik Vakfı ve Polis Eşleri Dayanışma Derneğine bağışladı.

Hatmigül Şiir Kitabının tüm gelirini Erzurum Emniyet Mensupları Eşleri Dayanışma Derneğine Bağışladı.

Erzurum’da alanında ilk ve tek aktivite olan, Cumhuriyetimizin 75. yılına atfen, Erzurum Atatürk Üniversitesi oditoryumunda kendi şiirlerinden bestelenen ve A.Ü.Güzel Sanatlar Fakültesi öğrenci ve hocaları tarafından seslendirilen şarkılar eşliğinde yine kendi şiirlerini okuduğu HATMİGÜL ŞİİR DİNLETİSİ’Nİ, 1500 kişilik katılımla gerçekleştirdi.

Erzurum Yakutiye ve Oltu ilçesi Belediyelerinin festivallerinde, Cezaevlerini İyileştirme ve Rehabilitasyon programları çerçevesinde, Erzurum Yarı Açık Cezaevinde ve Cumhuriyetin 80. yılı onuruna gönüllü olarak KEHRİBAR ŞİİR DİNLETİLERİ gerçekleştirdi.

Amatör Çalışmalarından oluşan fotoğrafları ile Erzurum T.O.B.B. sponsorluğunda ilk defa NOSTALJİK ERZURUM FOTOĞRAFLARI SERGİSİNİ açtı.

Türkiye’ de ve Erzurum’da ilk defa Cezaevlerini İyileştirme ve Rehabilitasyon Programı Çerçevesinde Erzurum Yarı Açık Cezaevinde Nostaljik Erzurum Fotoğrafları Sergisi açtı,

Erzurum’dan delege oyu ile listede yer alan ilk kadın MİLLETVEKİLİ ADAYI oldu,

İlk defa bir Dadaş Kızı, Erzurum Valiliği tarafından Nahcivan Özerk Cumhuriyetinde yapılan uluslararası bir Kadın Konferansına Türkiye’yi temsilen konuşmacı olarak görevlendirildi

 Erzurum’ da İlk defa bir kadın olarak Belediye Başkan Danışmanlığı yaptı,

Gönüllü Anneler Derneği gönüllü üyesi, Türk Kadınlar Birliğinin 30 yıllık faal üyesi, Görme Engelliler ve Türkiye Sakatlar Derneği ve Muharip Gaziler Derneklerinin gönüllü ve onur kurulu üyesi, Doğu Anadolu’nun ilk ve tek Girişimci Kadın Derneği olan, ERZURUM GİRİŞİMCİ KADINLAR DERNEĞİ (ER-KADIN) kurucu Başkanı ve halen Yönetim Kurulu Başkanıdır.

İki dönem Aşkale Belediye Başkanlığı yapmış olan İnş. Müh. Nuri Çomaklı ile evli olup bir erkek( Yrd.Doç. Dr. Şafak Ertan) biri kız (Melda Ela Kayak Milli antrenör ve hakemi) iki evladı vardır.
Erzurumlunun ablası Zekiye Çomaklı, Aziziye Belediye Başkanlığı için Aday Adayı oldu.Erzurum Girişimci Kadınlar Derneği Başkanı Zekiye Çomaklı, Aziziye Belediye Başkanlığı için kolları sıvadı. Aday adaylığı süresinin son gününde AK Parti Aziziye İlçe Başkanı Ahmet Gül’e formunu teslim eden Çomaklı, “Belediyecilikte ilkleri başarmak için talibim” dedi. Mart ayında gerçekleştirilecek olan yerel seçimlerde Erzurum’da AK Parti için aday adaylık süresinin son gününde, Aziziye Belediye Başkanlığına sürpriz bir isim talip oldu.

İLKLERİN KADINI
Erzurum’da yaptığı faaliyetler ile adından sıkça söz ettiren Girişimci Kadınlar Derneği Başkanı Zekiye Çomaklı, Aziziye Belediye Başkanlığı aday adaylığı için İlçe Başkanı Ahmet Gül’e formunu verdi. 35 yıldır Erzurum’a hizmet ettiğini söyleyen Çomaklı, “Şimdiye kadar Erzurum’da bir çok ilki başarmış biriyim. Belediyecilik anlamında da ilkleri başarmak için aday adaylık başvurumu yaptım. Bizler Nenehatun'un torunları kadınlar olarak siyaset arenasında da olmalıyız diye düşündüm. İnşallah şehrimiz ve ilçemiz için en hayırlısı kim ise ona nasip olur” dedi. Erzurumlunun 'Zekiye ablası' olarak tanınan Zekiye Çomaklı, aynı zamanda AK Parti'den Erzurum'da Aday Adaylığı müracatında bulunan ilk kadın oldu. 

"ZEKİYE ABLA PARTİMİZ İÇİN BÜYÜK BİR SEVİNÇ KAYNAĞI"
Çomaklı’nın başvuru yapmasına çok sevindiğini bildiren AK Parti Aziziye İlçe Başkanı Ahmet Gül, “Yerel seçimlerde bir bayanın aday aday olması partimiz ve bizler için büyük bir sevinç kaynağıdır. Başkanlık nasip işidir. Fakat bizler Zekiye Hanım’ın aday adayı olmasına çok sevindik. İnşallah bu adım diğer tüm bayanlarımıza da örnek olur” diye konuştu.

 ERZURUM’DA ZAMAN
         Canınız sıkılırsa bir gün çıkın Palandöken’e.İster yürüyerek ister araçla, kayak yolundan başlayın ta...zirvelere...çıkabilirseniz çıkın Ejder’..Bakın, oradan aşağıda ki koca bir tarih taşıyan, koca bir kültürün beşiği, asırlık çınarları olmasa bile asırlık minareleri görünen Erzurum’a…Göreceksiniz ki bekliyor sizi yüzyıllardır ayakta duran saat kulesi, tabyalar, duvarlarına sinmiş Kur’an sesi ile Ulu Camii…Kollarını semaya kaldırmış bekliyor Çifte Minareler, uyanır, gözlerini açar diye umduğumuz Cimcime Sultan…
         İstanbul Kapı’da belki de İstanbul’dan gelen İpek Yolu kervanlarını görürsünüz ya da Kars Kapı’dan batıya gitmek için hazırlanan deve kervanlarını…Gürcü Kapı Gürcistan yolcularını misafir alırdı Erzurum’un koynuna…Denizi yoktu, gemileri de Erzurum’un ama kapıları vardı tarih kokan..Tebriz Kapı’da hala Tebrizli görebilir mi insanlar? İran’dan geldiği söylenen ipek halılardan var mıdır hala. Hayır dualarını ettiler mi seyyahlar Lala Paşa’da.. Yakutiye’nin serin duvar diplerinde namaz sonrası sohbet ettiler mi? Kavak Kapıda asker görebilmek için uzun uzun beklediler mi?
         Erzincan Kapıda yaptıkları uzun alış verişlerin sonunda çay içmişlerdir mutlaka Dere Mahallesinin yukarısında olduğu söylenen Değirmen başlarında.Boğaz’da serinlemişlerdir yaz güneşinin kavurucu sıcağında..Çıkmamışlarsa eğer Abdurrahman Gazi Hazretlerini ziyarete, inanışa göre mutlaka yedi kere Erzurum’a geri gelmişlerdir…ve mutlaka bir avuç su içmişlerdir orada ki çeşmeden..Sabah ezanı ile birlikte uyanan kuşların müezzinlere eşlik ettikler, ne şahit olmuşlardır püfür püfür esen seher rüzgarında.. “Dua etmeden terk etmeyin beni” diyen şehrin manevi dinamiklerine Yasin’i Şerif okumuşlardır. Şehre inince sabah çayını yudumlamışlardır sabahçı kahvelerinde, akıl ve gönlü yan yana koyan âşıkları dinlemişlerdir o akşam kahvehanelerinde. Uzun, kahırlı yılların ardından bel veren Erzurum konaklarını, Taş Mağazaları, paralelinde ki Kevelcileri, Bat Pazarını, Palandöken’den gönül gözü ile çektikleri bir kare fotoğrafa sığdırmışlardır yüreklerinde. Bar oynayan Dadaşlar gibi yaslanmışlardır Palandöken’e umut bulutları…
         Taş binalar taş soğukluğunda değildir Erzurum’da. Gündüz sıcak kavurmaz ve rahat uyursunuz serin akşamlarda. Güneş ve gölge paylaşırlar günün saatlerini. Dar sokaklarda insanların insanlarla, insanların evlerle ilişkileri sıcaktır her zaman, selamlarını esirgemezler birbirlerinden. Arada bir de olsa çıkarsanız Palandöken’e ta.. Tabyalardan, Dadaş kent’e, Yenişehir’den Kazım Karabekir’e gözlerinizle yüreğinizle bir yolculuk yapın, HER TÜRLÜ GÜZELLİĞİN BİR FOTOĞRAF KARESİNE sığdığını göreceksiniz. ALINTI..

31 Ekim 2013 Perşembe

Tayyip Erdoğan'ı 2 milyon Sarıgül'e değişmem

SARIGÜL İÇİN CHP 100 SAYFALIK YOLSUZLUK DOSYASI HAZIRLADI  

Savcı Sayan, özre sebebi olarak da, CHP'nin daha önce Mustafa Sarıgül hakkında hazırladığı 100 sayfalık yolsuzluk ve rüşvet raporu olarak zikretti.
Sayan şöyle konuştu:
"Baykal'ın tasfiyesinden sonra biz Gandi'yiz, yüzde 30-40 oy alırız, alamazsak istifa ederiz dediler. Alamadılar, istifa etmediler. Baktılar ki AK Parti'yle mücadele edemiyorlar şimdi de Sarıgül bizi kurtarsın diye onun kapısına gittiler.
Türkiye'yi dizayn etmek isteyenler Sarıgül'ü istiyorlar. Sarıgül'ü başarılı gördüler. Ama Sarıgül aslında bir lider dublörüdür.
Amaçları Sarıgül'ü genel başkan yapmaktı. Kılıçdaroğlu bir ara istasyondur. Sarıgül'ün arkasında başka güçler var. 2004'te Amerika'da Zeyno Baran'la, Ebru Bozacıoğlu'yla birlikte ABD Büyükelçiliği, Dinç Bilgin vasıtasıyla Sarıgül'le ilişkiye geçtiler. "Kesin CHP'nin başına geçmen lazım, bunun ilk adımı Baykal'ı devirmektir. CHP Cumhuriyet'in sigortasıdır" dediler.
Savcı Sayan bu sözleri söylerken, Sarıgül hakkında CHP'nin hazırladığı yolsuzluk dosyalarını da kameralara gösterdi.

TAYYİP'İN ELİNİ ÖPERİM, SARIGÜL'ÜN ELİNİ ÖPMEM
Sayan programın sonlarına doğru, üslubunu daha da sertleştirerek Sarıgül'ün, Türkiye'nin başına tuzak olarak getirildiğini savundu. Sayan, "Tayyip Erdoğan'ı 2 milyon Sarıgül'e değişmem . Tayyip'in elini öperim, Sarıgül'ün elini öpmem" ifadelerini kullandı.   

Deniz Baykal'a yakınlığıyla bilinen CHP'li Savcı Sayan Sarıgül'ün CHP'ye geçişine sert bir şekilde tepki gösterdi.
Sarıgül'le ilgili bir sorunu olmadığını belirten Sayan, CHP'nin etik davranmadığını ileri sürdü. Sayan, "CHP öncelikle Sarıgül'den özür dilemek zorundadır" ifadesini kullandı.

a.

28 Ekim 2013 Pazartesi

Sultan Abdülhamid Han’ın özel mülkleri...

Musul-Kerkük toprakları Sultan Abdülhamid Han’ın özel mülkü, 

Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri, stratejik bölgeleri özel mülkiyeti haline getirmiş.
Sadece Ortadoğu’nun değişik yerlerinde değil, mesela Selanik’te de, Anadolu’da da Abdülhamit’in toprakları, mülkleri var. Kendi mülkiyetine almış, Hazine’ye, Hassa’ya koymuş.
Uluslararası hukukta, o toprak işgal edilse dahi kişi mülkiyetine dokunulamaz. Abdülhamit’in kendi mülkiyeti haline getirdiği bu topraklardan biz 1. Dünya Savaşı’ndan sonra süratle feragat etmişiz
Abdülhamit’in bu tür mallarının elde edilmesi noktasında Hanedan’a destek olabilir ama öncelikle tabii Hanedan’a içerideki mallarını vermesi gerekiyor. Osmanlı Hanedanı’na ait olan ve Türkiye tarafından kamulaştırılan malların önce Hanedan’a devredilmesi, arkasından da o emsal gösterilip, yurtdışında, diğer ülkelerin elinde bulunan mülklerin, malların, toprakların alınması söz konusu olabilir.

17 Ekim 2013 Perşembe

Kurban bayramı ve Hac konusunda önemli açıklamalar



Kurban bayramı ve Hac konusunda önemli açıklamalar
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kurban bayramı ve Hac konusunda önemli açıklamalar yaptı. 

Kabe'deki genişletme çalışmaları devam etse bile en fazla 5 milyon insanın Hacca gidebileceğini oysa talebin 20 milyon olduğunu kaydeden Görmez, ”Eğer baştan itibaren Mekke ve Cidde düzlüklerine birer uydu kent kurulabilseydi, Mekke'nin altından metrolarla ulaşım sağlanabilseydi” dedi. Kabe'yi çepeçevre saran binaların yıkılıp yıkılmayacağı sorusuna Görmez, “Doğrusu bilemiyorum. Bu ülkenin yetkililerinin orta ve uzun vadede bunu düşünmeye başladıklarını görmekten mutluluk duyuyorum.” Karşılığını verdi.

“TELEFONLA, KAMERAYLA TAVAF YAPILIYOR"
Haccın ruhunun zayıfladığını savunan Mehmet Görmez, Müslümanlar arasındaki “dünyevileşme”ye dikkat çekerken, çarpıcı örnekler verdi. Haccın insanı değiştirmesi gerekirken, Haccı değiştirmek isteyenler olduğuna işaret eden Görmez, “Son 10 yılda her yıl birşeylerin değiştiğini görüyorum. İmkanlarımız artıyor. Otellerimiz lüksleşiyor. Kabe manzaralı odalarımız çoğalıyor. VİP Hac,Lüks Hacı çoğalıyor ama Haccın ruhu azalıyor.Haccın eğitici,dönüştürücü yönünün zayıflamaya başladığını görüyoruz. Bundan irkiliyorum.Ben geçen sene şahit oldum. Telefonla,'Brezilya'daki iş ortağımı bana bağla” diyor tavaf esnasında. Bir taraftan da kamerayla çekiyor. Bunlar çoğalıyor maalesef” Gül'ün “Hacı”oluşu yadırganmamalı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Hacca gelişinden mutluluk duyduğunu kaydeden Görmez, şu değerlendirmeyi yaptı: "Doğrusu artık bunlar bu çağdaş dünyada öyle üzerinde yadırganacak şeyler değil. Bir müslüman ülkenin cumhurbaşkanının, başbakanının veya yetkililerinin hac ibadeti gibi büyük bir ibadeti yapması, orda dünya müslümanları ile görüşmesi, dünya müslümanlarının temsilcileri ile görüşmesinin ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şahsen bir vatandaş olarak sevinçle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Bugün hakikaten Başkanlık olarak bizleri onurlandırmasından büyük bir mutluluk duydum. Çok güzel bir amosfer oluştu”

GENÇLİKTEN KAYGILIYIM
Mehmet Görmez, gençliğin gidişatından kaygı duyduğunu da söyledi. Gençler için “Sanal tutku” uyarısı yapan ve teknolojik gelişmelerin doğurduğu tehlikeye işaret eden Görmez, "İnsanlar hakikatlerden uzaklaşıyor; bireyselleşiyor, teknolojiye esir hale geliyor. Sanal tutku dediğim odur. Bugün sanal ortamlarda insanların yapamayacakları ve işlemeyecekleri bütün günahları işleyebiliyorlar. Ve insanlar o günahlarla baş başa kalıyor. Bir aile ortamı düşünün. Her oda müstakil bir dünyaya dönüşüyor. Her odada her genç bir sanal tutkunun esiri olabiliyor.” İfadelerini kullandı.

İSLAM NEFRET ARTIYOR
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslamı “korku dini” olarak gören ve korkusunu nefrete dönüştürenlerin sayısının arttığını söyledi. Avrupa'da düzenli bir şekilde yaptırdıkları “İslamofobia” raporlarına bu sonucun yansıdığını aktaran Görmez, “Önce korku yükseldi, sonra o korku nefrete dönüştü. Doğrusu bir Müslüman olarak, bir Mü'min olarak,Türkiye'de hasbel kader dini hayatın rehberliğini yapan bir kurumun başında bir insan olarak her an yüreğinde sızısını hissettiğim önemli bir konudur bu. Müslümanın da Allah'ın rahmet dininin neden bir korkuya dönüştüğünün muhasebesini yapmak zorundadır. Bunu sadece küresel siyasetin aktörlerine yıkmak sadece efendim işte falan güçler bunu böyle istedi. Böyle oluyor diyerek biz bu işin altından kalkamayız. Evet onların hepsini biliyoruz yani ama bizden kaynaklanan yönleri var” dedi.

"MÜSLÜMANLARIN EN BÜYÜK GÜNAHI BUDUR"

"Biz kendi hayatımızda İslam'ın o rahmetini dünyaya gösterebiliyor muyuz? Gösteremiyoruz. Kendi ilişkilerimizde gösterebiliyor muyuz? Gösteremiyoruz. Peki kaç Avrupa dilinde İslam'ın o rahmetini anlatan ne tür bir literatür oluşturduk bugüne kadar. Acaba Londra'da herhangi bir kitapçıya girdiğinizde İslam'ı anlatan kaç tane kitap var ve o kitaplardan kaçta kaçı İslam'ı gerçek anlamıyla anlatma imkanına sahip kılıyor okurlarını. Yani bütün bunları düşündüğünüzde hem bilgi bakımından, hem medeniyet bakımından, hem düşünce bakımından, hem yaşayış bakımından Müslümanların bu konuda sorumlulukları var bu sorumluluklardan biz kaçamayız. Onun biz Allah'ın huzurunda Arafat'ta hep birlikte toplandığımız günde itiraf edeceğimiz en büyük günahımız nedir diye global ölçekte, küresel ölçekte İslam dünyasının biz Müslümanların en büyük günahı nedir diye bana sorarsanız. En büyük günahımız budur.”

CANLI BOMBALAR
İslam dünyasındaki canlı bombaların, kardeş kavgalarının da islama dönük nefretin sebeplerinden olduğunu belirten Görmez, “Herhangi bir avrupa ülkesinde, herhangi bir haber kanalını açtığınızda ilk üç haberin içerisinde ya Irak'ta patlama, ya Pakistan'da bir efendim katliam, ya bilmem Mısır'da şöyle bir facia dolayısıyla bu da zaten varolan İslamofobia'nın bir nefrete dönüşmesine yardımcı oluyor.
Yani İslamiyeti referans alarak masum herhangi bir insanı katletmenin konuşulabilir, değerlendirilebilir, tartışılabilir hiç bir tarafı olamaz

KURBAN YERİNE BAĞIŞ OLABİLİR Mİ?

 “İsmail'in nakdi karşılığı yoktur. Yani Allah İsmail'e bedel olarak bir koç ikram etti. Hz. İbrahim'e. Kur'an-ı Kerim'in açıklamasıyla yani bir insan inanmıyor olabilir ona bir şey diyemem. Ama inanan bir Mü'min Kur'an-ı Kerim'e inanıyorsa. Kur'an-ı Kerim bize bunu böyle nakleder. İslam dininde bir kural vardır. İbadet alanı içtihada kapalıdır. Yani bir olay sosyal hayatla ilgiliyse siz İslam'ın sabitelerinden hareketle bir takım yeni yorumlar yapabiliyorsunuz. Ama bu salt ibadet ise namaz gibi, oruç gibi, kurban gibi bir ibadet ise siz yorumlarla bunu değiştiremiyorsunuz. Bana göresi olmaz. Oruç aç insanların halinden anlamamı sağlıyor. Oruç tutacağıma ben efendim sadece fakirlere yardım ederim diyemez bir insan. Namaz beni kötülüklerden alıkoyuyor. Ben kalbimi temiz tutarım. Öyleyse namaz kılarım diyemez bir insan. Yani bu ibadet alanıdır ve ibadet alanı tartışma konusu yapmamak lazım.

GÖRMEZ: İLK DEFA DUYUYORUM
Görmez, “Hayvan Mezarlığına gömülme” konusundaki soruya ise şu cevabı verdi:
“İlk defa duyuyorum. Hepiniz toprak olacağız ve hatta ahirette Amme Sûresi'nin son ayetinde şöyle deniyor. Onunla bitirelim madem. Hepimiz mahşer günü dirildiği zaman hayvanlarda dirilecek ve bizim inancımıza göre hayvanlar eğer bizim üzerimizde hakları varsa onlar da haklarını alacaklar. Ama onlar haklarına aldıktan sonra tekrar toprak olacaklar. Buna insanlar şöyle sesleneceklerdir. "Keşke ben de onlar gibi toprak olaydım" diyecektir. Ben bu ayet zannediyourm herkese en güzel başta şahsım olmak üzere en büyük mesajdır diye düşünüyorum.

14 Ekim 2013 Pazartesi

KURAN'I BIRAK İSTİFA ET..

ABD'de yaşanan ekonomik krizin ve hükümetin kongre ile anlaşamamasının ardından muhalifler bir dizi protesto gösterinde bulundu. Pazar günü gerçekleşen bir eylemde ise muhalifler Obama'nın Müslüman olduğuna gönderme yaparak ''Allah'a boyun eğen bir başkan istemiyoruz" diyerek istifaya çağırdı.
Obama'yı protesto eden bir grup muhalifler 'Elindeki Kuran'ı bırak ve istifa et' çağrısı yaptı.
KURAN'I BIRAK İSTİFA ET
Obama'yı protesto edenler muhafazakar bir muhalif grup olan 'Freedom Watch' (Özgürlük Bekçileri) isimli grup adına konuşan Larry Klayman 'Obama 'biz insanların' başkanı değildir. ABD Allah'a boyun eğmiş bir başkan tarafından yönetiliyoruz ve bu halkın başkanı değil. Obama'dan elindeki Kuran'ı bırakmasını ve istifa etmesini bekliyoruz' ifadelerini kullandı. Protestocularla görüşen Senatör Sarah Palin de 'halkımız korkak olmadığını kanıtladı. Bizim de ordumuzun, halkımızın ve gazilerimizin piyon olarak kullandığı bir oyuna karşı korkmaya hakkımız yok' açıklamasını yaptı.

9 Ekim 2013 Çarşamba

İlginç öneri MHP'den: 34 harfli alfabe VE PKK - BDP

MHP'den ilginç öneri: 34 harfli alfabe

MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, demokratikleşme paketiyle Q, W, X harflerinin kullanımının serbest hale gelmesiyle ilgili 'Bu yetmez. 34 harfli alfabe olmalı' dedi.
an Yalçın, demokratikleşme paketi çerçevesinde 85 yıldır yasak olan ‘q, x, w’ harflerinin kullanımının serbest bırakılmasıyla ilgili ilginç bir çıkış yaptı. Yalçın 34 harfli alfabe istediklerini açıkladı.

İşte Yalçın’ın verdiği röportajdan bir bölüm:

Kamuda başörtüsü düzenlemesi:
PKK - BDP ikilisi taraftarlarınca demokratikleşmeden kastedilen, Türkiye ’de demokrasinin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi değil, ayrılıkçı Kürtlerin egemenliği ve topraklarımızı paylaşma isteğidir. Demokratikleşme Paketi, tribünlere mesaj mahiyetindeki birkaç başlığın dışında PKK’ya verilen tavizlerin manzumesidir. Bu durum kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması gibi konuların arkasına gizlenmektedir.

MHP, başörtüsü meselesinin çözümü konusunda bugüne kadarki tavır ve davranışıyla rüştünü ispat etmiştir. Başörtüsü meselesi artık siyasi partilerin gündeminden çıkmak zorunda. Genel Başkanımın söylediği gibi nasıl Köşk’te, Başbakanlık’ta varsa Meclis’te de, kamuda da olabilir, hiçbir mahzuru yok.

X, Q, W harflerine yasağın kalkması:
“Klavyelere özgürlük” şeklinde açıklanan değişiklik, uygulamada PKK mensuplarının işini kolaylaştırmak için getirilmiştir. Meselenin eğitim ve kültüre dönük hiçbir ciddi tarafı yok. Son derece amatörce. Hâlbuki alfabe değişikliği, Türkiye ve Türk dünyasının çağdaş ihtiyaçları göz önüne alınarak, ilmî metotlar çerçevesinde çözümlenmesi gereken bir mesele.

Aslında alfabe meselesi, MHP için de önemli ancak bu hususta iktidarın yaptığı gibi sadece PKK’nın istediği birkaç harfin kullanılmasına dair yasağı kaldırmak yerine Türk dünyasını içine alan geniş kapsamlı bir alfabe reformu yapılmalı. Bugün Türk dünyasında kültürel birliğin sağlanması için ortak zemin Türkçe ve Türkçenin de ortak bir alfabe ile yazımıdır.

Türk Cumhuriyetleri ile geleceğe ilişkin atılacak adımlar arasında ortak alfabe sistemine geçilmesi çok önemli. 1991’de Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’dan 28 dilbilimcinin katılımı ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yapılan sempozyumda ortak alfabe konusunda ilk somut karar alınmıştı. Türk dünyası için geçerli 34 harfli bir Latin alfabesi belirlenmişti.

Yeni ortak alfabe, 29 harfli Türkiye alfabesine bazı Türk lehçelerinde mevcut sesleri karşılamak üzere “A a (Açık e), X x, Q q, W w” harflerinin eklenmesi uygun görülmüştü. Bu harflerden üçü, birinin yazımı farklı olmak üzere, bugünkü Azerbaycan alfabesinde kullanılıyor, 

(Açık e), x ve q. Azerbaycan alfabesi, , x ve q harfleri haricinde Türk alfabesinin aynısıdır. Ortak alfabe konusu MHP’nin öncelikli hedefleri arasında yer alıyor.

‘Andımız’ın kaldırılmasına tepki:
İlkokullardaki öğrenci andının kaldırılmasının arkasında Türklük ve Türk kimliğine karşı bir tavır yatıyor. Hükümet, üniter yapının korunması ve Türk adı altında bir millî kimlik oluşturulması çabalarını ortadan kaldırıyor.

Danıştay, ‘Andımız’ın kaldırılmasına dair bir başvuruyu 2011 yılında reddetmişti. Diğer taraftan And’ın kaldırılması kararı, Türk toplumunun fertleri arasında mensubiyet şuurunu ve aidiyet duygusunu ortadan kaldırmayı, millet inşasını hedef alan ayrıştırıcı planların bir başka numunesidir.

Türkiye'de 80 yıl sonra bir ilk! Ömrümün en değerli günü'dedi.

Türkiye'de 80 yıl sonra bir ilk.... Ömrümün en değerli günü'dedi.

Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı 40 maddelik 'Demokratikleşme Paketi'nin ilk sonuçları dün ortaya çıktı. 1933 yılında ilkögretimlerde okutulmaya başlanan 'Andımız' dün 80 yıldan sonra ilk defa okunmadı. Başta okullar olmak üzere kamu kuruluşlarında çalışan kadın memurlardan isteyenler de görevlerine başörtüleri ile gidebildi.
'Ömrümün en değerli günü'
Kamuda başörtüsü yasağının, "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik"in Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle kaldırılmasının ardından öğretmenler de derslerine başörtüsüyle girmeye başladı. Antalya'da öğretmenlik yapan Gülderen Gültekin, 16 yıllık öğretmenlik hayatının en değerli gününü yaşadığını dile getirerek "Kendimi çok özgür hissediyorum. Okula girerken başörtümü çıkartmamak ve okul bitişinde yeniden takmak zorunda kalmamak büyük nimetmiş. Öğretmenliği daha bir keyifle yapar hale geldim. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum" dedi.
Dünyanın yükü kalktı
Konya'da kadın memurların başörtüleri ile ve işbaşı yaptıkları gözlendi. SGK çalışanı Kübra Aydın, "20 yıldır kamuda çalışıyorum. Her gün başımı açıp çalışmaktan dolayı çok üzülüyordum. Şimdi işyerimize başörtümüzle rahatça girip çıkacağız. Emeği geçenlere çok teşekkür ederim" dedi. Birgül Ünlü de "Başbakanımızdan değişiklik yapılacağını öğrendiğimde, sanki dünyanın yükü üzerimden inmişti. Bugünden itibaren başörtüsüyle çalışıyoruz. Çok heyecanlıyız" ifadelerini kullandı.
Büyük bir eziyetten kurtulduk
Anadolu'daki pek çok yerde kadın öğretmenlerin başörtüleri ile okullara gittikleri görüldü. Şırnak'ta ilk kez başörtüsü ile giren Nezaket Öz, "Daha önce kapının önünde başörtümüzü açıp, sonra tekrar kapatmak çok sıkıntıydı bir eziyetti. Bu eziyetleri aştığımız için, Türkiye'nin de çok güzel bir adım attığını düşünüyorum" derken, öğretmen Fatma Güler ise "Üniversitede bunun zorluğunu yaşadık, memurluk zamanımda da ilk atandığımda da bunu zorluğunu yaşadım. Bugün çıkan yasayla birlikte ilk defa baş örtülü olarak dersime giriyorum" diye konuştu.
İzmir'de son kez okundu
Yeni düzenlemeyle büyük tartışma konusu olan ilköğretimlerde her sabah andımızın okunması uygulaması da sona erdi İzmir ve Siirt'te henüz okullara yazılı tebliğ yapılmadığı için ant son kez okutulurken, İstanbul, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak, Batman gibi gibi pek çok ilde tebliğ ulaşan okullarda öğrenciler "Andımız"ı okumadan ders başı yapıldı. Andımızın okunmamasına velilerin çok büyük destek verdiği gözlendi.

6 Ekim 2013 Pazar

Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek için Ulusal İttifak Hareketi

Mısır darbe sonrası en kanlı günlerinden birini yaşadı. 

Sağlık Bakanlığı'na bağlı Yoğun Bakım ve Acil Durum İdaresi Başkanı Halid el-Hatib'in Mısır resmi haber ajansı MENA'da yayınlanan açıklamasında, ülke genelindeki gösterilerde 51 kişinin hayatını kaybettiği, 268 kişinin yaralandığı kaydedildi. 

Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek için Ulusal İttifak Hareketi liderlerinden Mısır İşçi Partisi lideri Mecdi Ahmed Hüseyin de Kahire'nin batısında yer alan Giza'da 24, Ramsis'te 10, Beni Suveyf'te 7, Süveyş'te 5, Minye'de 4, İsmailiye'de 1 olmak üzere gösterilerde ölenlerin sayısının 51'e ulaştığını belirtmişti. 

Emniyet yetkilileri ülke genelinde darbe karşıtı göstericilerden 600 kişinin şiddet eylemlerine karıştıkları gerekçesiyle gözaltına alındığını aktarmış ancak gözaltıların bölgesel dağılımı hakkında detaylı bilgi vermemişti. 

Mısır İçişleri Bakanlığı ise yayımladığı açıklamada Giza ve çevresinde halkı provoke ettiği ve bazı dükkanlara zarar verdiği gerekçesiyle 180, Kahire'nin Ramses, el-Cela, Korniş caddeleri ile Fem el-Haliç bölgesinde 243 olmak üzere 423 kişinin halkı arbedeye teşvik ettikleri gerekçesiyle gözaltına alındığını bildirmişti. 

Öte yandan Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP), darbe karşıtlarının öldürülmesi konusunda uluslararası soruşturma başlatılmasını istedi. 

Partiden yapılan yazılı açıklamada, dün göstericilere şiddet uygulanması ve öldürülmelerinden Savunma Bakanı Abdulfettah es-Sisi ile İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim sorumlu tutuldu. 

9 gözaltı var

Öte yandan Mısır güvenlik güçlerinin Kuzey Sina'da düzenlediği operasyonda 9 kişi gözaltına alındı. 

Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, ülkenin kuzey doğusundaki Kuzey Sina kentinde "Silahlı gruplara" yönelik operasyon gerçekleştirildi. 

9 kişinin gözaltına alındığı operasyonda 250 kilogram TNT türü patlayıcı, Rus yapımı 1 mayın, içinde kontrol noktalarının krokisinin bulunduğu 3 bilgisayar, Sina'daki askerlerin bulunduğu yerleri gösteren haritalar, güvenlik güçlerine saldırılarda kullanılan 3 araç ile bir telsiz ele geçirildiği iddia edildi. 

3 Ekim 2013 Perşembe

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan askerlik süresi ile ilgili açıklamalarda bulundu


Başbakan Erdoğan, katıldığı canlı yayında, askerlik süresi ile ilgili gelen soruya cevap verdi. Bu konu ile ilgili çalışma yapıldığı belirterek rakam verdi.

YENİ ASKERLİK SÜRESİ
"Uzman çavuşlarla ilgili talimatı çoktan maliyeye verdim. Askerliğin kısaltılması konusunda Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı ile mutakıbız. Askerlik kısalacak. 12 ay olarak düşünüyoruz. Bu konuda bir taslak, bir çalışma var. Kısa dönem yine aynı 6 ay olarak devam edecek." .

5 Eylül 2013 Perşembe

G-20, Suriye krizinin gölgesinde başladı


G-20, Suriye krizinin gölgesinde başladı
Petersburg'un Strelna kasabasında düzenlenen G-20 zirvesi'nin "Büyüme ve küresel ekonomi" konulu oturumunda konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin, küresel ekonomi konusuna değinerek, ekonomik kriz şartlarının daha tam olarak geçmediğini belirtti.

Putin, küresel ekonominin dengeli büyümeye henüz ulaşamadığını ifade ederek, bu şatlar altında küresel ekonomik krizin nüksetme riskinin stabil bir şekilde devam ettiğini vurguladı. Büyüme merkezli ekonomi değerlendirmesi yapan Putin, avro sahasında devam eden durgunluğun endişe verdiğini kaydetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı oturum, Putin'in kısa konuşmasının ardından basına kapatıldı. Liderler, yaklaşık iki saat sürecek oturumda küresel ekonomik konuları görüştü.

"N'OLACAK BU SURİYE'NİN HALİ"
G-20, aynı zamanda Suriye krizinin gölgesinde başladı. Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığı iddialarının ardından tüm gözler Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya’da. Bu fotoğrafta ise krizin çözümünde etkin rol oynayacak olan liderler yer alıyor. Suriye krizinin G-20'yi gölgede bıraktığı görülüyor.

22 Ağustos 2013 Perşembe

CENNET ?KİME? CEHENNEM

CENNET ?KİME? CEHENNEM
Darbeciler Mübarek için seferber oldu

Mısır'ın devrik diktatörü Mübarek, beraatının ardından iki yıldır tutulduğu hapishaneden helikopterle tahliye edildi. Olağanüstü hal nedeniyle ev hapsinde kalacak olan Mübarek, askeri hastaneye götürüldü

Mısır'ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi darbeyle deviren ve hapse atan ordu, devrik diktatör Hüsnü Mübarek'in serbest bırakılması için seferber oldu. Hakkındaki yolsuzluk davasından beraat eden ancak ev hapsinde tutulacak Mübarek, dün Tora Hapishanesi'nden tahliye edildi. Hüsnü Mübarek'i, 2 yıldır kaldığı hapishaneden askeri helikopter aldı. 85 yaşındaki Mübarek, sağlık sorunları nedeniyle başkent Kahire'deki askeri hastaneye nakledildi. Tora Hapishanesi önünde az sayıda Mübarek taraftarı ve gazetecilerin yanı sıra askerin aldığı yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekti. Mübarek'in tedavisinden sonra ev hapsi cezasını nerede çekeceği henüz açıklanmadı. Mısır Devlet Televizyonu, ev hapsini de tedavi gördüğü hastanede geçirecek Mübarek'in, bu süre boyunca rahat bir şekilde ziyaretçilerinin gelebileceğini açıkladı. Mübarek'e ev hapsi kararı verilirken ülkedeki mevcut olağanüstü halin göz önünde bulundurulduğu belirtildi. 3 Temmuz'daki darbeden bu yana tutuklu olan ve tutukluluk süresi sürekli uzatılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ise nerede tutulduğu hala bilinmiyor. Mübarek, Ahram gazetesi yöneticilerinden hediye alma suçlamasıyla tutuklu yargılandığı son davadan beraat etmişti. Ancak Mübarek'in 28 günlük ayaklanma sürecinde "silahsız göstericilerin üzerine ateş açılarak öldürülmesi emrini verdiği" suçlamasıyla yargılandığı davaysa sürüyor. Mübarek, bu suçlamadan geçen yıl ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Avukatları ise kararı temyize götürmüştü. Uzmanlar Mısır yargısının bağımsız olup olmadığının bu dosyada verecekleri kararla ortaya çıkacağını söylüyor. Ancak darbenin desteklediği hükümet sayesinde Mübarek'in sivillerin öldürülmesiyle ilgili davadan da aklanması bekleniyor. Bu arada dün Mısır İçişleri Bakanlığı, darbe karşıtı gösterilere katılan İhvan liderlerinden Hasan-el Bernes ile Hürriyet ve Adalet Partisi milletvekillerinden Fethi Şihab'ın gözaltına alındığını açıkladı. Öte yandan Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek İçin Ulusal İttifak Hareketi, Kahire ve Giza'da 28 merkezde bugün "Şehitler Cuması" adı altında gösteri çağrısı yaptı.

18 Ağustos 2013 Pazar

ZALİM CANİ TÜRKİYE'Mİ HANGİ AĞIZLA TEHDİT ETTİ

Darbeci general Sisi 'nin geçici yönetiminin cumhurbaşkanı Adli Mansur 'un Twitter hesabı üzerinden yapılan açıklamayla, Mısırlı yetkililerin Ermeni Soykırımı'nı tanıyan uluslararası sözleşmeyi imzalayacakları duyuruldu.

MANSUR'UN AÇIKLAMASI


Adli Mansur'un tweetinde, "Birleşmiş Milletler'deki temsilcilerimiz, Türk ordusu tarafından gerçekleştirilen ve 1 milyon insanın ölümüne neden olan Ermeni Soykırımı'nın doğruluğunu kabul eden uluslararası sözleşmeyi imzalayacaklardır" denildi.
 İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap'ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder. 
اِنَّ الَّذٖينَ يَكْتُمُونَ مَا اَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدٰى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِى الْكِتَابِ اُولٰئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللّٰهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ   Bakara suresi 159. ayet 
 Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir.   اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُولٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ    Bakara suresi 161
MÜ'MİNLERİN PEYGAMBERLERİN ŞEHİDLERİN CÜMLE HAKKI TASDİK EDENLERİN MELEKLERİN VE ALLAH'IN cc ŞÜPHESİZ LANETLERİ ZALİMİN KATİLİN VE YARDAKÇILARININ ÜZERİNEDİR..

İçimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin?

“Aleviler CHP’li oldu, CHP’liler İrancı, İran ABD’ye yaklaşıyor, Hizbullah Esedçi oldu. Suudiler laikçi, sol ise darbeci oldu. CHP ve MHP Ergenekon cephesinde yek vücud oldu, birtakım ılımlı Müslümanlar Amerikancı”… Durum işte tam da böyle..

İçimizdeki beyinsizlere dikkat!

18 Ağustos 2013 Pazar 00:05
,
Bir ayette, “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” denir!

''Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helâk ederdin. Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin? Bu, sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın" dedi. 
وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْعٖينَ رَجُلًا لِمٖيقَاتِنَا فَلَمَّا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاءُ مِنَّا اِنْ هِىَ اِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَاءُ وَتَهْدٖى مَنْ تَشَاءُ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرٖينَ ARAF 155''

İçimizdeki beyinsizler! Sisi’nin zihniyet ikizleri, Gezi zekalılar..
Gezi’de işleyecekleri cinayet için 500 ölü torbası ve hastahane sedyesi, 1500 yaralı için sedye ve gerekli bir hastahaneye yetecek tıbbi malzeme karargah olarak kullanılan otele stoklanmıştı..

Şimdi İngiltere’nin insan hakları bahaneli siyasi manipülasyon aracı Amnesty International, Gezi olaylarını incelemek üzere Türkiye’ye bir heyet göndermeye hazırlanıyormuş. Kahire’ye değil İstanbul’a! Burada herhalde plan nerede, nasıl, niçin aksadı onu inceleyecekler.. Yerli işbirlikçileri, itibar ajanları, trojanları ile istişare toplantıları da yapacaklar.. İstanbul niye Şam ya da Kahire’ye dönmedi! Tamam biz de İngiltere merkezli kuruluşların bu ihanet planındaki rolünü araştıralım.. İngiltere’ye heyetler gönderelim. İngiltere’deki God’s Army / Tanrının askerleri (Hıristiyanların Hizbullah örgütü)ni, “Christianity Army” Hıristiyan Ordusu örgütünü yakın takibe alalım..
Bu yapılar dini misyonerliği öne çıkarıp arkasındaki laik siyasi, kimi gazeteci kılıklı siyasi misyonerleri gizliyorlar.. Bunların laiklikleri de tıpkı demokrasileri, insan hakları savunuculuğu ya da çevrecilikleri gibi çakma, sahte, makyaj malzemesi, helvadan bir put. Bilimleri de böyle bunların, siyasetleri de.. Hepsinin geni ile oynanmış, hepsi hormonlu..

Batıdaki akıl, vicdan sahibi kim kaldı ise bu ihanet komplosuna karşı harekete geçmeli. Yoksa bunun batıya faturası çok ağır olacak!

Hesap sormaya gelenlere bakar mısınız? Kızılderili katilleri, kara derilileri köleleştiren, sarı ırkı sömürenler. “Bir damla kan, bir damla petrol” diyenler. Churchil öyle diyordu değil mi? %1,5 büyüktür %51’den anlayışına sahip bir Prof.’a Nobel barış ödülü veren zihniyetin İngiliz versiyonu..

Başbuğ, bir ordu nasıl bir mabedi bombalar diyordu! İşte Sisi örneğinde görüldüğü gibi! Ergenekoncuların Mısır’daki darbecilerden ne farkı var.. CHP’nin, Bahçeli’nin avukatlığını üstlendikleri Ergenekon işte böyle bir yapı! Bir twitter mesajında, “Aleviler CHP’li oldu, CHP’liler İrancı, İran ABD’ye yaklaşıyor, Hizbullah Esedçi oldu. Suudiler laikçi, sol ise darbeci oldu. CHP ve MHP Ergenekon cephesinde yek vücud oldu, birtakım ılımlı Müslümanlar Amerikancı”… Durum işte tam da böyle..

Bir yanda da birileri bu ahval ve şerait altında bile, Erdoğan’a karşı akılalmaz bir propaganda içindeler. Dün Erdoğan’ı dizginlemek için Baykal’ı Cumhurbaşkanı yapmak isteyen lobi, şimdi Erdoğan’ın yerine Sarıgül’ü CHP’nin başına geçirip yeni bir hükümet kurma hayalleri kuruyorlar. Bunlar içimizdeki Gezi zekalılar, Baradey kafalılar.. İçimizde varlar.. Onlar bize batıyla birlikte ve paralel hareket etmeyi öğütlüyorlar. “Tom amca” olmamızı istiyorlar.. Onlar artık Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere imamları tarafından da ihanetle suçlanan “hainül harameyn” Suudi Kıralının, Ürdün Kıralının, BAE hariciyesinin bizdeki izdüşümleri. Taraflara sükunet tavsiye eden İslam İşbirliği Konferansı yönetiminin zeka ikizleri!

Suudiler kaşındılar. Kendileri istedi. Şimdi sıra Saudi Amerika’da. İktidarı paylaşan Şeyh ve Saud aileleri de ayrıştı.. Bakarsınız bu vesile ile Mekke ve Medine Kudüs’ten önce kurtulur, işgalden!

Bize “bu cesareti nereden alıyorsunuz. Bütün İslam ülkelerinin gayrisafi milli hasılası bir Almanya etmez diyorlar. Silahlarınız hep batının verdiği silahlar..” diyorlar.. Evet biliyoruz, onların paraları var, silahları var, ama bizim Allahımız var, kadiri mutlak olan.. Kim daha güçlü!

Evet, bizler, onlara haber verelim; biz Müminler tarihin yaşayan tanıklarıyız.. Bizler yaşayan mitoloji kahramanlarıyız.. Geri döndük!

Allah servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir..
Güneşin doğduğu yerden geliyoruz. Gün döndü!

Zalimler için güneş batmaktadır. Uzun sürecek bir karanlığa mahkûm olacaklar. Paraları da, silahları da işe yaramayacak! Firavunun, Karun’un başına gelenler, onların da başına gelecek. Biz Hz. Musa’nın izinden ilerleyeceğiz.. Biz Hz. İsa’nın peşinden yürüyeceğiz. Biz Hz. Muhammed’in izinden yürüyeceğiz, İstanbul’dan Kudüs’e oradan Mekke’ye Atamız Adem’in çağırdı yere. Hz. İbrahim’in gösterdiği istikamete.

Ölümden korkmuyoruz.. Onların dünya zevklerine tutkusundan daha büyüktür bizim şehadete özlemimiz. Hapse atarlarmış, medrese-i Yusufiye olur. Sürgün yermişiz, Hicret olur, öldürürlermiş, biz ölmeyiz ki! Şehidler ölmez çünkü.. Hem ecelim gelmeden canımı kim alabilir ki, ecelim gelmişse beni kim yaşatabilir ki! Beni yaratanın tayin ettiği vakte kadar yaşayacağım! Ecelim ömrümün kefilidir. Şehadeti, şerefsizce hayatı bir kambur gibi yaşamaya bin kere tercih ederim!

Şam’a, Kahire’ye bakıp ağlamayın, onlar Rableri katına yükseldiler.. Şeb-i Arustur bu gün onlar için. Bayram günüdür! Ağlanacak halde olanlar kendi sırtlarında kendi cehennemlerine odun taşıyanlardır. Onlara da niye ağlayayım ki, zalimler için yaşasın cehennem.

Siz Şam’a, Kahire’ye bakın ve kendi içinizdeki hainleri, zalimleri, işbirlikçileri keşfetmeye çalışın. Her yerde varlar ve kendi nefsinizdeki Şeytanın hilelerine karşı dikkatli olun. Herkes layık olduğu gibi idare olunacak zira! “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” diye sormanın şimdi tam zamanı.. İçimizdekilere dikkat! Sahi kim onlar? Nefsinden başlayarak, en yakın çevrenizden başlayarak, bir gözden geçirsek! Unutmayın, onlar maskelidirler. Bazıları dikkat edin sizi Kur’an’la aldatmaya kalkmasınlar! Ağuyu altın tas içre sunmasınlar size, içine bal da katıp. Selâm ve dua ile..

Not: Tarafınızı, safınızı, istikametinizi belli etmek, şahidlik için bugünlerde çevrenizdeki eylemleri izleyin, davet beklemeyin, davet eden siz olun. Kişi, kuruluş, basın, herkesedir bu çağrım.

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.