AYET-İ KERİME

http://siyasetnamem.blogspot.com.tr/2017/03/islamin-dunyada-yayilmasindan-korkan.html?spref=fb

24 Mayıs 2013 Cuma

2. ABDULHAMİD'E Dr. ONURU OSMANLININ ONURURUDUR

II. ABDÜLHAMİD KİMDİR
II. Abdülhamid, 22 Eylül 1842’de doğdu. Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halifesidir. Sultan Abdülmecid'in oğlu olan II. Abdülhamid, 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultan ölünce, bakımını Abdülmecid'in diğer eşi Piristû Kadın Efendi üstlendi. Amcası Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilmesi ve ölümü, ağabeyi V. Murat'ın tahta geçirildikten üç ay sonra tahttan indirilerek Çırağan Sarayı'na hapsedilmesi olaylarına tanık oldu. 31 Ağustos 1876'da padişah ilan edildi ve 7 Eylül günü Eyüp'te kılıç kuşandı. Ağabeyinin yerine tahta geçirildikten sonra, her iki saltanat değişiminin mimarı olan Mithat Paşa'yı sadrazam yaptı. 33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan 1909'da tahttan indirildi. 3 yıl Selanik'teki Alatini Köşkü'nde tutulduktan sonra 1912'de İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'na getirildi. 10 Şubat 1918'de İstanbul'da vefat etti. Mezarı, büyük babası için Divanyolu'nda yaptırılmış Sultan II. Mahmut Türbesi'nde bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti'nde 33 yıl boyunca padişahlık yaptıktan sonra tahtan indirilen ve 10 Şubat 1918’de hayatını kaybeden II. Abdülhamid’e onursal doktora unvanı veriliyor.

Ölümünde 95 yıl sonra Karabük Üniversitesi tarafından 34. Osmanlı Sultanı, 113. İslam Halifesi II. Abdulhamid’e, Hicaz Demiryolu katkılarından dolayı onursal doktora unvanı verilecek. 

Karabük Üniversitesinin yaklaşık 1.5 yılık hazırlığı sonrası Türkiye’nin ilk Raylı Sistemler Mühendisliği’nin önerisi ile 25 Mayıs Cumartesi günü düzenlenecek olan törenle onursal doktora unvanı diploması, hayatta olan en yaşlı hanedan mensubu Harun Osmanoğlu’na takdim edilecek. Törene diğer Hanedan üyeleri de katılacak.

2. Abdülhamdt'e böylece, Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Devlet Üniversitesi tarafından Resmi anlamda doktora unvanı verilmiş olacak.

ŞAHİN "VAHDETTİN HAİN DEĞİL" DEMİŞTİ

Mehmet Ali Şahin, Karabük Merkez İlçe Başkanlığı Danışma Meclisi’nde yaptığı konuşmada tarih kitaplarının son Osmanlı Padişahı Vahdeddin’in vatan haini olduğu konusunda yanlış bilgiler içerdiğini, Erzurum Kongresi’nin 1. maddesine yer vermediğini söylemiş, "Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı’ya çağrıda bulunuyorum, son padişahla ilgili hala aynı hüküm devam ediyorsa tarih kitaplarını değiştirin" demişti.

19 Mayıs 2013 Pazar

19 MAYIS VE BENZERİ ŞENLİKLERİ NEDEN ÖNEMSİYORLAR

19 MAYIS VE BENZERİ ŞENLİKLERİ NEDEN ÖNEMSİYORLAR OKUYALIM VE DÜŞÜNELİM..!!

ÇAĞDAŞLIK  MASKESİ ALTINDA KONUŞAN YÖNETİCİLERİN HEPSİ DEVŞİRMEDİR. YA RUM YA ERMENİ YADA YAHUDİ SOYUNDANDIR. HIRSIZLIK YAPAR DOLANDIRICILIK YAPAR HAKSIZ KAZANÇ SAĞLAR HER YERİ ELE GEÇİRİR KENDİLERİNE DOKUNAN OLDUĞU ANDA '' KEMALİST OLDUĞUM İÇİN TUTUKLANIYORUM'' YAYGARASI BASAR. DÜŞÜNME YETENEKLERİNİ KAYBETTİRDİKLERİ MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİNİ YÖNETİR VE KONTROL EDER. BİR KARIŞ KIZLARIMIZI STADYUMLARDA BİR ECDADIN YOKOLUŞUNU KUTLAMAK ÜZERE TOPLAR VE BU KÖRPE FİDANLARIMIZA MAYO VE TAYT GİYDİREREK GÜYA ÇAĞDAŞLIK MASKESİ ALTINDA ONLARI RÖNTGENLER VE CİNSEL YOLDAN KENDİLERİNİ TATMİN EDERLER.. YANİ KEMALİST OLDUKLARINI İDDİA EDEN BU DEVŞİRMELER MÜSLÜMAN TÜRK KIZLARINI KULLANMAK KOLAY OLSUN DİYE ÇAĞDAŞLIK MASKESİ ALTINDA ÇIRILÇIPLAK SOYUNMALARINI DAYATIR VE KIZLARIMIZDA AHLAKİ SEVİYEYİ SIFIRA İNDİRMEYE ÇALIŞIR..!!
NAMUSUNU AYAKLAR ALTINA ALAN BAZI SÖZDE MÜSLÜMAN TÜRKLERDE ÇAĞDAŞLAŞIYORUZ SEVİNCİYLE KIZININ BU SAPIKLARA YEM OLUŞUNDAN HAZ ALIR.

12 Mayıs 2013 Pazar

PATRİK: 'Devlet bizi iyi koruyor'

'Devlet bizi iyi koruyor'
12.05.2013 Fener Rum Patriği Bartholomeos, Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde atıl durumdaki Aziz İoannis Kilisesi'nin Kültür ve Sanat Evi olarak açılışına katıldı. Uzunköprü Belediyesi'nin restore ettiği kilisenin açılış töreninde Bartholomeos, "Biz Atina'da bir caminin olması gerektiğini her zaman ifade ettik" dedi. Bartholomeos suikast iddialarıyla ilgili olarak ise "Önce yüce Allah, ondan sonra devletimizin emniyet mensupları bizi gayet iyi korumakta. Korkum yok" dedi.

9 Mayıs 2013 Perşembe

SAĞLAM KAFA SAĞLAM BEDENLE UYUMLU OLUNCA MEMLEKETE ZARAR GELMEZ

İkili temaslarda bulunmak üzere Ankara’da bulunan Burkina Faso Dışişleri ve Bölgesel İşbirliği Bakanı Bassole, Davutoğlu ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısı sırasında fenalaşarak, yere düştü. Bassole önce kürsüye tutunmaya çalıştı ancak ardında kürsüyle birlikte yere yığıldı. Bassole’yi kolundan yakalayan Davutoğlu, Burkina Fasolu bakanın hızla düşmesine engel oldu. Davutoğlu’nun ve salonda bulunanların müdahalesiyle ayağa kalkan Djibrill Yipene Bassole, olayın ardından kısa bir süre basın toplantısı salonunda dinlendirildi. Konuk Dışişleri Bakanı daha sonra Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülürken, Davutoğlu da Bassole ile hastaneye gitti.

DAVUTOĞLU İÇİN SÖYLENENLERDEN BAZILARI.

Esad’ı Davudoğlu da bayıltamadı ya, bence artık sırtı yere gelmez:))

Doğru zamanda doğru refleks bazen bir Bakan’ı bazen de bir ülkeyi kurtarır

Ahmet Davutoğlu bayılan Bakan ile açık mesaj verdi; "ülkemiz üzerine düşeni 

Ahmet Davutoglu’nun 13.yuzyildan baslayan, bitmek bilmeyen tarih-siyaset dersi 

Burkina Faso Dışişleri Bakanı bizim vekillere sağlanan kıyakları öğrenince bayıldı! :))) 

Burkino Fasolu Bakan basın toplantısında bayıldı.müthiş refleksle konuk Bakan’ı kolundan tutup, düşüşünü yavaşlatan Davutoğlu ise süperdi!

Kim demiş düşenin dostu olmaz diye.. Türkiye düşenin dostu olduğunu ispatlamıştır..

Bakan Davutoğlu eskiden kalecilik yaptı mı bilmiyorum ama refleksi iyiydi. Yoksa konuk 
Davutoğlu’nun bayılıp düşen konuğunu kurtamak için gösterdiği refleks harikaydı.Keşke kürsü de sadece görsel değil fonksionel de olsaydı!

Bakan Davutoğlu tutmasa Burkina Faso Dışişleri Bakanı ciddi zarar görebilirdi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu basın toplantısında bayılan konuk bakanı tutmasaydı, adamın hali nice olurdu! Büyük refleks!!

Süperman davutoğlu, vallahi bravo:)

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Allah rızası için parasız yiyip, içerler istirahat ederlerdi.

KÖY ODALARI ve YÜKLENDİKLERİ MİSYON

İslam’ın ilk yıllarından itibaren Allah’ın dinini diğer ülkelere yaymak için çalışan İslam gazi ve mücahitlerinin

kendilerine mesken edindikleri mekân ve kal’elere “Ribat”, burada kalan Allah dostlarına da “Murabıt” denirdi. Bu gelenek 13. asırda Anadolu Selçukluları zamanında Ahi Evran tarafından kurulan Fütüvvet ve Ahilik Teşkilatı ile devam etmiştir. Bu sistemi günümüze kadar devam ettiren hayır ve kültür merkezleri köy odalarıdır. Bu mekânlar eskiden beri İslamiyet’in yayılmasına hizmet etmiştir.

Anadolu’da kapısı dışarıdan kilitlenmeyip, içeriden kilitlenebilen özellikte bir mekândır köy odaları... “Köye gelen garip, gureba, yolcu, misafir, tacir, çoban, deveci, çerçi gibi insanlar hiç çekinmeden ilk buldukları köy odasına misafir olurlar. Allah rızası için parasız yiyip, içerler istirahat ederler. Hayvanı için de yem saman verilir. Oda sahibi için de bu çok büyük bir onurdur. Babadan oğula vasiyet edilir;”Odaya gelen misafire iyi bak.”diye... Anadolu köylerinde odalar sosyal dayanışmayı sağlar.

Köy odaları sadaka-i cariye (Öldükten sonra sevap hanesine devamlı sevap yazılan) olup, köyde hali vakti yerinde olan kişiler tarafından yaptırılan İslami hayır kurumlarıdır. Oda sahibi oda nın işletilmesine büyük bir itina gösterir. Odasını erkenden açar oturur. Temizliğini yapar, sobasını yakar. Daha sonra konu komşu da gelmeye başlar. Çaylar kahveler içilir. Odanın dolabında her an çay ve kahve takımı ve yatak-yorgan hazır bulunur.

Kurban ve Ramazan bayramlarında da odalar açık bulundurulur. Komşular odada topluca yemek yerler. Gençler köydeki bütün odaları gezerek odada bulunan büyüklerin ellerini öperler.

Komşulardan bir cenaze olduğu zaman da oda açılır. Orada toplanılır. Taziyeler orada kabul edilir. Cenaze sahibinin üzüntüsünden yemek hazırlayamayacağı düşüncesiyle her evden sinilerle yemek getirilerek odada yenilir. Artık üç dört gün aynı şekilde odada kalınır.

Oda sahibinin veya yakın komşunun düğünü olacağı zaman da oda açılır, hazırlanır. Düğün bitinceye kadar oda düğün odası olur. Erkekler düğün odasında eğlenir, yemekler yenilir. Düğün bitince oda yine temizlenir, eski fonksiyonunu kazanır.

Köy odalarında her zaman bir oturma adabı vardır. Odaya gelen kişi kapıdan girince “Selam’ün Aleyküm” diyerek, ayakkabılarını çıkarıp geçer oturur. Yaş olarak büyükse odanın yukarısına oturur, küçükse aşağıya oturur. Odada bulunanlar hepsi teker teker “Aleyküm-Selam”dan sonra“Merhaba” derler. Veya “Cümleten merhaba” denir. Gençler her zaman aşağıda kapıya yakın otururlar. Büyükler su filan isteyince hemen su ikram ederler, hizmet ederler. İyice yaşı küçükler ağzı kara(Konuşulan mevzuları başka yerde anlatır) diye odaya kabul edilmez bile... Gençler ise kendi yaş grupları ile başka bir köy odasında otururlar. Odada oturulurken edep hiçbir zaman terkedilmez derli toplu oturulur, diz çökerek veya bağdaş kurulur.

Köy odaları köylüler için en önemli eğlence merkezidir. Uzun kış gecelerinde köy odalarında muhabbet bol olur. Fincan oynanır, yüzük saklanır. Oyunlar sergilenir. Zaman zaman yemesine içmesine bahisler tutulur. Yenilir içilir... Soğuk veya yağışlı havalarda oda cemaati camiye gidemediği zaman, cemaatle namaz kılınır, oda caminin yerini tutar. Ayrıca köy imamı ve ya dini bilgisi bulunan büyükler oda halkına bu odalarda vaaz ü nasihat ederler. Âşıklık geleneğinin yaygın olduğu devirlerde köye gelen âşıklar köy odasında konaklayıp, atışmalar yaparlardı. Köy odalarının bir başka faydası ise erkeklerin evden uzaklaşmasını sağlar. Böylece hanımlar da kendi aralarında daha rahat oturup sohbet ederler. Evde oturan, odaya pek gitmeyen erkekler ayıplanır,”Karı gibi hanımların içerisinde ne oturuyon?” denir. Kadınlar da“Ha odaya kalk git de biz de rahat rahat işimize bakalım hay len.” derler

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Kemalistlerin Dersimde yaptığı katliamları


MARDİN Bağımsız Milletvekili ve DTK Genel Başkanı Ahmet Türk, Tunceli'de 1938 yılındaki Dersim olaylarının anma törenine katıldı. 

Türk, "Bugün biliyoruz ki Kemalistlerin Dersimde yaptığı katliamları Kemalistleri destekleyerek başarıya ulaşamayız, bunun çok iyi bilinmesi lazım. Gerçekten Dersim için acı bir tarih, acı bir gerçektir bu. Ama bugün bakıyoruz bizi katledenlerin yanında onların siyaseti içinde yer alıyorsak bu ayıp bize yeter, bu ayıp Dersimliler'e yeter diyorum" dedi.

ANMA ETKİNLİKLERİ DÜZENLENDİ
Tunceli'de sivil toplum örgütleri ile bazı siyasi partiler, 1938 yılındaki Dersim olaylarının başladığı ilk yer olan Pülümür Vadisi içindeki Pağ Köprüsü Mevkii'nde anma etkinlikleri düzenlendi. Anmaya Mardin Bağımsız Milletvekili ve DTK Genel Başkanı Ahmet Türk, yardımcısı Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin ile yaklaşık 700 kişi katıldı. Anmaya olayların başladığı yere karanfiller bırakılıp, mumlar yakıldı.

2 Mayıs 2013 Perşembe

Egoistler insanoğlunun en zayıf tarafını da istismar ettiler.

Esasen tüm kanunlar halkın daha iyi sömürülmesine hatta bir damla kanının bile heba olmadan sömürülmesine ve bu işi yapanların midesine inmesine müsait bir şekilde hazırlanıyordu.

Bir başkası kumar konusunda acaip yollar, garip metodlar keşfetti. Bu hastalığı öyle yaydı, öyle genişletti ki alışveriş ve ticaret hayatının her cephesi kumarbazların at oynattığı bir meydan haline geldi.

En küçüğünden en büyüğüne kadar ticaret dünyası, ticari muameleler kumar belasından yakasını kurtaramadı. İnsan hayatını yangın yeri haline getiren, ev ve ocakları yıkan bu öldürücü illetten toplumu kurtaracak çalışmalardan eser yoktu.

Egoistler insanoğlunun en zayıf tarafını da istismar ettiler. Evet bu zayıf taraf şehvet hisleridir. Bu yoldan büyük büyük kazançlar elde edilmesi mümkündü. Nitekim derhal harekete geçildi. İmkânların müsaade ettiği en son noktaya kadar el atıldı.

Tiyatrolarda, gazinolarda, sinema ve film endüstrisinde kısaca modern hayatın her alanında bütün iş kollarında güzel kadınların hizmetine müracaat edildi. Fakat çalışmaları su istimal konusu oldu.

Çırılçıplak manzaralar, heyecan üstüne heyecan veren resimler, şehveti kamçılayan binbir çeşit rezaletler birbiri ardınca çıktı. Şehvete susayanların arzuları tahrik edildi. Böylece cepler şişti, kasalar doldu.

Bir başka zümre ise daha ileri gitti. Kiralık kadınlar endüstrisi kuruldu. Muhabbet tellallığı ve fuhuş meslek haline geldi ve uluslararası bir ticaret mahiyetini aldı.

Bazıları da kadınların cazibe ve çekiciliğini artırıcı tedbirlerin arkasına düştü. Erkeklerin şehevi arzularını daha mükemmel şekilde kamçılamak için çeşit çeşit süs eşyaları, kadın çamaşırları, elbiseler icat edildi.

Bunlar sayesinde kadın daha cazip ve güzel göründü. Erkekleri avlaması kolaylaştı. Süslenme ve cazibeli görünme arzuları deliliğe varan bir hâl almaya başladı. Yine yığınla servet toplandı, cepler doldu.

Bir başka zümre moda dünyasının öncüleriydi. Çeşit çeşit modalar doğdu. Çıplaklık modası, şehevi arzuları tahrik edici yeni elbise modaları vesaire... Güzel kadınlar ve genç kızlar, bu süslü elbiseler içinde cadde ve meydanlarda boy gösterdi.

Maksat gençlerin hatta yaşlıların şehevi hislerini tahrik etmek suretiyle onların aklını çelmek, bu elbiseleri giymeye, moda olarak yutturulan taklit müessesesini takip etmeye onları teşvik ve neticede yine cepleri doldurmak...

Çeşitli elbiseler icat edenlerin, moda cereyanlarını uyduranların ticarethaneleri müşteri kazandı. Cepler doldu, cüzdanlar şişti, kasalar paraları almaz oldu.

Çıplak resim ticaretiyle, fuhuş ve uçkur edebiyatıyla, şehvete hitap eden dergi ve gazeteler çıkarmak suretiyle ceplerini doldurmaya kalkışanlar da ayrı bir grup...

İşte halkı böyle bir hastalığa, bir nevi cüzzam illetine bulaştırdıktan sonra servet üstüne servet yığanların macerası...

Hastalık gitgide yayıldı her tarafı istila etti. Öyle ki seksüel arzuları tahrik edici unsurlar olmadıkça ticaret hayatının hiçbir dalında normal bir alışveriş sistemi kurulamaz oldu.

Herhangi bi iş veya ticari bir muamele için yayın organlarına reklam veren bir müessese, çırılçıplak veya hiç olmazsa dekolte bir kadın resmini bu reklama ilave etmedikçe başarılı olamazdı.

Yani çıplak kadın resimleri reklam ve propaganda endüstrisinin ayrılmaz bir parçası haline geldi.

Otellerde, lokantalarda, kuaför dükkanlarında her yerde nereye bakarsanız bakın, şahsi gayeler uğruna, egoizmin tatmini için, cepleri doldurmak gayesiyle ve erkeklerin dikkatini çekmek niyetiyle asılmış bir kadın resmi görmemenize imkan yoktur.
MEVDUDİ
(Seyyid Kutup, Çağdaş Uygarlığın Sorunları ve İslam, s.163-165) Seyyid Kutup Mevdudi den alıntı yapmıştır.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Müslüman halk ormana kaçarak canını kurtardı.

Camileri yakıp evleri ateşe verdiler

01 Mayıs 2013
Myanmar'da Budistlerin 2 cami ile 157 evi ateşe verdiği saldırılarda, Müslüman halk ormana kaçarak canını kurtardı.

Myanmar'ın iç kesimlerinde Budistlerin 2 cami ile Müslümanlara ait 157 evi ateşe vermesi sonucu yaralanan 10 kişiden birinin yaşamını yitirdiği bildirildi.    

Görgü tanıkları, başkent Yangon'un 110 kilometre kuzeyindeki Okkan kentinde düzenlenen saldırıların ardından çok sayıda Müslümanın evlerini terk ederek civardaki ormanlık alanda saklandığını söyledi. 

Kent sakinleri, yaklaşık 400 Budist'in sopalar ve tuğlalarla Müslümanlara ait iş yerlerine saldırdığını belirtti. İki camiyi ateşe veren Budistlerin, daha sonra her birinde en az 60 ev bulunan 3 Müslüman köyüne saldırı düzenlediği öğrenildi.    

Polis yetkilileri, saldırılar sırasında yaralanan 10 kişiden birinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.  
Güvenlik güçleri, 18 saldırganın gözaltına alındığını, kente 300 takviye polisin gönderildiğini belirtti, 

Myanmar'ın 60 milyon nüfusunun sadece yüzde 4'ünü oluşturan Müslümanlar, vatandaş sayılmıyor ve sık sık Budistlerin saldırısına uğruyor. 

Geçen yıl Myanmar'ın Arakan eyaletinde Budistler tarafından düzenlenen saldırılarda çoğu Müslüman yaklaşık 200 kişi yaşamını yitirmişti. Yüzlerce ev ve iş yerinin ateşe verildiği çatışmalar yüzünden 125 bin kişi bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

İnsan Hakları İzleme örgütü, geçen hafta yayımladığı 153 sayfalık raporda, Myanmarlı yetkilileri, Arakan eyaletinde Rohingya Müslümanlarına karşı etnik temizlik yapmakla suçlamıştı. Örgütün Asya'dan sorumlu Müdür Yardımcısı Phil Robertson, şunları ifade etmişti: 

" Myanmar hükümeti, evlerini terk etmek zorunda kalan Müslümanlara yardım ulaştırılmasını engelleyerek ve seyahat özgürlüklerini kısıtlayarak etnik temizlik kampanyasına katkı sağlamaktadır. Saldırılara bir an önce son vermemesi ve sorumlu kişileri adalet önüne çıkarmaması durumunda Myanmar hükümeti, ülkedeki etnik ve dini azınlıkları hedef alan şiddet olaylarından sorumlu olacaktır."

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.