AYET-İ KERİME

http://siyasetnamem.blogspot.com.tr/2017/03/islamin-dunyada-yayilmasindan-korkan.html?spref=fb

7 Aralık 2019 Cumartesi

İLERİ DEMOKRASİYMİŞ.

Önceki yazımda ve zaman zaman da yönetsel hedef yada örnek olarak “ ileri demokrasiyi “ zikrettiğimde bizim mahallede,İslamın kendi devlet modelinin olduğu ve batı literatürüne ait kavramlarla islamın özdeşleştirilmesinin yada öykünmenin yanlış olduğu keskin bir üslupla ileri sürülür.
Esasen hiç birimiz, beyni Helen,bedeni Roma,iskeleti Hristiyanlık olan batıya ait kavramları kullanmayı, daha kötüsü sahiplenmeyi arzu etmeyiz.Ama batının kurumsal güç devşirmeye başlamasından itibaren başta askeri ,eğitim ve hukuk olmak üzere,kurumlar ile beraber kavramlarını da (örneğin kilise orijinli rektör,dekan gibi,) her alanda kullanmaya başlamışız.
“Batının sadece bilim ve teknolojisini alalım” ifadesi de tek başına anlamlı değildir.Almayı reddettiğimiz batı kurumlarının,almaya çalıştığımız bilim ve teknolojisinin ürünü olduğunu unutmayalım.
İleri demokrasi;katılım,çoğulculuk,temel hak ve özgürlükler,kuvvetler ayrılığı,şeffaflık,azınlık hakları ,hukuk devleti,hesap sorulabilirdik, demokratik kurumlar,sivil toplum kuruluşları, demokratik birey vs. temel ilkeler etrafında oluşturulmuş bir yönetim modelidir.
Sandık demokrasisinde göstermelik bir seçim vardır ama geri kalan her şey hikayedir.
Bizim literatürde devletin bireylere karşı beklenen görevleri( aklını,dinini,canını,malını vs koruma) dışında,devletin bireyleri değil ,bireylerin devleti kontrol etme ve gerektiğinde aksiyon alma hakkına dayanmayan hiç bir sistem bugüne hele hele yarına hitap edemez.Sadece “biat” edip etmeme değil bireyin yönetim sürecinin tamamında aktif katılımı aranmalıdır.
Ulaşılması gereken nokta “bireyi kontrol eden devlet” değil,”devleti kontrol eden birey” anlayışıdır.
Yukarıdaki özelliklere sahip bir devlete ileri demokrasi yada bir başka şey demek önemli değil,önemli olan içini neyle doldurduğumuzdur.
İslamın yönetsel modeli nedir?
İslam herhangi bir devlet yapısı ya da rejim önermez. Kur’an’ın hedefinin ahlaklı ve adaletin egemen olduğu bir toplum inşaı olmasından hareketle ,siyasi meselelerin insanlara bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Islamın rejim önermesi yoksa,var olan en iyi rejimi alıp uygulamak İslama aykırılık mı teşkil eder,Osmanlı; Moğol,İran ve Roma kurumlarıyla kendi devletini tahkim etmemişmiydi? Yoksa hiç bir yönetsel deneyimleri olmadığı halde,çadırdan çıkıp çadır deneyimleri ile nasıl dünya hakimiyeti sağlayabilirlerdi?
Arapların tarih boyunca örnek alınacak büyük bir devletleri de olmamıştı.
Bugün var olan 57 İslam ülkesini analiz edip “budur” diyebileceğimiz bir İslam ülkesi var mı, olsaydı batı demokrasilerine öykünürmüydük?
Yada teorik olsa bile oluşturulmuş ve ulaşmayı hedefleyeceğimiz bir “İslam Yönetim Doktrini” yazıldı mı?
Beşeri sistemlerin eleştirisi ve üzerine inşa edilmiş “adalet,biat,ehliyet ve şura” kavramları.Ayrıntılara inildiğinde pazılın yarısı boş kalıyor.
Aslolan devlet değil demokratik bireydir.Zaten Kuran’ın muhatabıda devlet yada herhangi bir kurum değil bizatihi Yaradanın kullarıdır. Devletin hiç bir kutsiyeti yoktur ve yönetime katılan,devleti “kontrol eden birey” esasına dayanmayan doktrinlerin yaşama şansı yoktur.
İnsanın doğasını ve sisteme katılımını yok sayan Sosyalizmin de teorik olarak çok iyi bir sistem öngörüsü vardı,ama yaşamadı.
Bunlar yoksa, dönüp Hz Peygamberden itibaren yaşamış İslam devletlerini analiz edip birisini “model” olarak bugüne taşımaktan başka alternatif kalmıyor.
Şüphesiz en iyi model HZ Peygamberdir.Ancak kurumsal,organları oluşmuş bir devletten bahsedilemez,yani kimse peygamber olamayacağına göre bugüne de taşınamaz.
Ardından Hülefa-i Raşidin dönemi “altın çağ”olarak tanımlansada,Halifeler farklı sistemler ile seçilmiş,zamanla ihtiyaçlar ile paralel devlet yapısı oluşmuş ,başta HZ Ebubekir ve HZ Ömer’in şahsında tezahür eden “adalet ,takva,ehliyet,liyakat,ahlak,fazilet gibi”nitelikler ile altın çağ yaşanmış, ama bugüne taşınacak kurumsallaşma yine oluşmamıştır.Yani taşınacak model “birey” değil “sistem”dir.
Zaten ardından Cemeller,Sıffınlar,Hariciler, Kerbelelar,Harreler yaşanmıştır.
Devamında Muaviye ile birlikte “cahiliyye aklına” geri dönüldüğü için sonrası izahtan bile verestedir.
Osmanlı gibi en iyi saltanat sistemi örneği bile günümüz yönetim modeli olamayacağına göre geçmişte öykünebileceğimiz bir yönetim modeli kaldı mı?
Saltanat Ömer B.Abdülaziz’ı çıkarırsa ne ala,bu halde buyruklar kanunlardan bile iyi olabilir.Ya Yezid’i çıkarırsa.
Yönetimin meşruiyetinin tek başına “adalet” kavramına dayandırılması da yeterli değildir.Ya adil çıkmazsa.
Demokrasinin üstünlüğü kendi hatasını seçimle ,kansız bir biçimde telafi etme imkanını tanımasıdır.
Geçmişte teselli bulmak yada batı karşısında gösterdiğimiz psikolojik refleksler yerine geleceği inşa edecek anlayışa ihtiyaç vardır.
İnşallah ,ileri demokrasinin üstünde ve ötesinde Islam ahlak ve adalet anlayışı ile örgülenmiş bir sistem geliştirip,uygulayarak batının öykündüğü noktaya taşırız.
Ama bugün İslam ülkeleri daha temel hakları bile sağlayamadığı halde batı “mutluluğu arama hakkı”na ulaşmış durumda.
Bu cümleye atfen hemen batı insanının içinde bulunduğu sosyal sorunlara işaret ederek “önerdiğin sistem bu mu? “diye birey ile kurumsallaşmanın birbirine karıştırılacağını da biliyorum.
Ama yine tekrarlayayım,
Daha iyisini bulana kadar en iyisi bu. ALINTI
Bence doğru ve yanlış karışımı bir yazıdır..
Vahdeddin HOCA

29 Kasım 2019 Cuma

ERBAKAN HOCADAN ÖRNEKLER

Erbakan’ın 10 özelliği
BİR -
HİTABET: Cama bakmadan konuştuğu halde tek bir cümlesi bile hatalı değildir. Bağırıp çağırmadan konuşarak da dinleyenleri etkiler.
İKİ -
KARARLILIK: Yılmaz. Yılgınlığa kapılmaz. Küsmez. En umutsuz anlarda bile umut doludur. Karamsarlık kitabında yazmaz.

ÜÇ -
NEZAKET: Nefret edenleri bile “Erbakan nezaketi” diye bir şeyin olduğunu bilirler. İçselleştirilmiş bir nezakettir onun nezaketi.
Asla sırıtmaz.
DÖRT -
MOTİVASYON GÜCÜ: Partisinin sokak sorumlusunun kendisini en az genel başkan yardımcısı gibi hissetmesini sağlar. Böyle bir motivasyon ustasıdır.
BEŞ -
ÖRGÜTÇÜLÜK: Apartman apartman, sokak sokak örgütlenmek nedir, bunu bilir. Örgütçülüğün gerektirdiği sabır onda fazlasıyla vardır.
ALTI -
VEFA: Kimlerle başlamışsa onlarla yoluna devam eder. Kimseyi yarı yolda bırakmaz. Adam satmaz. Gidenler hep bırakanlardır, o bıraktırmaz.
YEDİ -
YETKİ VERME: Adam yetiştirir. Yetki verir. Adam yetiştirmekten ve yetki vermekten çekinmez. Özgüveni tamdır.
SEKİZ -
CEMAATLERE BAKIŞ: “İslami cemaatlerle barış” onun temel ilkesidir. Cemaatler ona karşı çıksalar bile... Onun ağzından tek bir kötü sözcük bile çıkmaz.
DOKUZ -
EŞSİZ MİZAH: Kendine özgü mizah anlayışı vardır. Hazırcevaptır. Buluşlarıyla karşısındakini sersemletir.
ON -
SORUMLULUK: Kindar değildir. Kin tutmaz. İntikamcı değildir. İntikam hazırlıkları yapmaz. Pusu kurmaz. Nefret etmez. Öfkesine yenik düşmez.
Ahmet Hakan Coşkun

17 Ekim 2019 Perşembe

PADİŞAH OSMANLI

Osmanlı padişahları denilince genellikle gözümüzün önüne gürleyen ve savaş meydanlarında kılıcını çekip cengaverlik yapan siyasi-askeri liderler gelir. Oysa gayet tabiidir ki, onların da her insna gibi duygusal-estetik bir hayatları vardı.

OSMAN GAZİ

Ayakta dururken elleri dizlerini geçerdi. Bu tariften ya bacaklarının kısa ya da ellerinin normalden uzun olduğunu anlıyoruz ki, bu vücut yapısı Halife Abdülmecit’e kadar 600 küsür yıl boyunca yaşamıştır.
Bir giydiğini bir daha giymezdi. Sebebi müsrifliği değil, başka birini yani bir garibanı sevindirmekti. Birisi elbisesine dikkatlice baksa hemen çıkarıp ona bağışlardı.
Yemek sırasında değil ama yemekten önce müzik dinlerdi.
Bazı kaynaklar onun pehlivanlık yaptığını ve gayet sağlam bir silahşor olduğunu yazar.
Eski bir Türk kabile adeti vardı; Hıdrellez günü aşiret reisinin evi yağmaya açılırdı. Bey ile hanımı yanlarına hiçbir şey almadan evlerinden çıkarlar ve arkalarından aşiret mensupları hücum edip evi yağmalardı. Buna ‘Bey evinin açılması’denirdi. Osman Gazi’de yılda bir gün evini hücuma açardı.

ORHAN GAZİ

Osmanlı padişahları içinde 36 yıl süre ile en uzun hükümdarlık yapan üçüncü sultandır.
Orhan Bey’in bir özelliği de, yüz kadar kaleye hakim olması ve çoğu zamanını bunları dolaşmakla geçirmesidir. Bir seyyahın dediğine göre hiçbir şehirde bir aydan fazla durmazmış.
Salı ve Perşembe günleri oruç tutar, Mevlana hazretlerine hürmeten başına sikke giyer ve üstüne de bir beyaz sarık sarardı.

I. MURAD (Hüdavendigar)

Batı kaynaklarında hayırhah bir hükümdar, yorulmak bilmeyen bir avcı ve kibar bir şövalye olarak öne çıktı ve doğruluğun simgesi olarak tanındı.
Özel bir kütüphanesi olduğunu bildiğimiz ilk Osmanlı padişahıdır.
Mevlana’ya karşı aşırı bir sevgisi bulunuyordu. Bir görüşe göre ‘hünkar’ ve ‘hüdavendigar’ unvanlarını almasında bu derin sevginin etkisi vardır.
Bizzat savaş meydanında, uğradığı bir suikastla şehit edilen tek Osmanlı padişahıdır.

YILDIRIM BAYEZİD

Bayezid bir senede Sinop’tan Eflâk’a geçip, bir yılda yıldırım gibi yedi kere yetiştiği için Emir Sultan Bursa’da ‘Bayezid im, sen Yıldırım oldun” demiş ve adı Yıldırım Bayezid Han olmuştur.
Ava ve avcılığa son derece meraklı olduğu bilinen hünkâr aynı zamanda iyi bir pehlivandır.
Tarihçiler silah kullanmaktaki maharetini ve ata binmekteki ustalığını anlata anlata bitiremez.
Kaynaklarda şiir yazdığı söylenen ilk padişahtır ve şiirlerinde Yıldırım mahlasını kullanmıştır.
Bir özelliği de İstanbul’u ilk kuşatan Osmanlı padişahı olmasıdır. Hatta bir değil birkaç defa kuşatmıştır.
Bayezid’in gümüşten büyük bir havuzu varmış ve gusül abdestini bu havuzda alırmış. Ulucami’nin ortasında çağlayan havuz onun su sevgisinin iyi bir kanıtıdır.
Timur’a esir düşen Bayezid’in yüzüğünün kaşındaki zehiri içerek intihar ettiği söylense de, aslında o kahrından ölmüştür.

ÇELEBİ MEHMET

Osmanlı’yı Timur fetretinden çıkaran hünkâr devletin ikinci kurucusu olarak bilinir.
Şehzadeliğinde Güreşçi Çelebi diye anılmıştır.
El sanatı olarak urgancılıkla (kalın ip) iştigal etmiştir.
Haremeyn’e (Mekke ve Medine) her yıl sürre alayı düzenlenerek hediyeler gönderilmesi uygulaması onun zamanında başlamış ve bu uygulama mali açıdan en sıkıntılı devirlerde bile yaşayarak I. Dünya Savaşı sonlarına kadar devam etmiştir.
Her Cuma gecesi, öz malından yemek pişirtip yoksullara kendi eliyle dağıtırmış.
Çelebi Mehmet babası gibi avcılığa meraklı biriydi. Nitekim Edirne’de bir av partisi sırasında yaban domuzu kovalarken attan düşüp belkemiği zedelenmek ve ardından vücuduna inmek suretiyle vefat ettiğini biliyoruz.

II. MURAD

Musiki ve şiirden zevk alan padişah, sanatçılara ayrı bir önem vermiştir.
Osman Gazi’nin hastalığından dolayı oğlu Orhan’a yerini bırakması istisna edilirse bir padişahın kendi isteğiyle tahtını başkasına bıraktığı tek örnek ona aittir. Tahtı oğlu Mehmed ‘e iki defa bırakmasında görüldüğü gibi olgunluk ve bilgelik dolu davranışları yüzünden bazı kaynaklarda Padişah-ı hakim(Bilge Padişah)olarak yazılmıştır.

FATİH SULTAN MEHMET

Ulemaya daima saygı gösterir ve ilmin üstünlüğüne inanırdı.
Venedikli Zorzi Dolfin’e göre az gülen, zeki, çalışkan, cömert, amacına ulaşmakta inatçı, her gün mutlaka kitap okuyan, Roma tarihini, Papaların hayatını, Heredot’un tarihini ve daha pek çok tarih kitabını okutup dinleyen, araştırmalar yapan eşsiz bir insandır.
Tutku derecesine varan en önemli hobisi haritacılıktı.
Şairliğiyle biline ilk Osmanlı padişahıdır. Şiirlerinde Avni mahlasını kullanmıştır.
Güzel sanatlara oldukça meraklıdır. Ok için parmağa takılan yüzükler, kemer tokaları ve kılıç kınları yapmıştır. Bir de değerli taş uzmanı olduğuna dair bir rivayet vardır.
Arapça ve Farsçanın yanında Yunanca ve Latinceyi anlayacak kadar da olsa biliyordu.
Ağaç, sebze ve çiçek yetiştirmeye meraklıydı. Zaman zaman sarayın bahçesinde bahçıvanlık yapmıştır.
Yemeklerini yalnız yiyen padişah bu adeti saraya getiren ilk kişidir.
Yalnız İstanbul’da değil bazı diğer şehirlerde de okçuluk tesisleri kurdurmuştur.

II. BAYEZİD

Şehzadelik yıllarında hat sanatına önem vermeye başlamıştır. Ardından tezhip sanatına yönelmiştir.
Bir diğer önemli etrafı bestekârlığıdır. Kaynaklarda beset yaptığından bahsedilen ilk padişahtır.
Çok iyi bir kemankeş yani okçu ve yay imalatçısıydı. Ata binmekten zevk duyardı.
Dış fetihlere değil iç fetihlere yönelen hükümdar Osmanlı padişahlarının en dindarlarındandır.

YAVUZ SULTAN SELİM

Tarih Yavuz’un özel ilgi alanıydı. Ayrıca Osmanlı padişahları içerisinde çok okumaktan dolayı gözlerinin bozulduğu ve bu yüzden mercek kullandığını bildiğimiz ilk Osmanlı padişahıdır. Geceleri 3-4 saat uykuyla yetinir,diğer zamanlarını okuyup yazmakla geçirirdi.
Topkapı Sarayı’nda bulunan ve sol kulağında incili bir küpe görünen resim genellikle Yavuz’a atfedilirse de ona ait değildir. Kulağında küpe hele bu resimdeki gibi incili bir küpe taşıdığı söylenemezse de, bazı yerlerde menguş yani bakır bir halka taktığı rivayeti geçmektedir.
Yavuz’un hobisi kuyumculuktu. Dil olarak Farsça, Arapça ve Tatarcayı öğrenmişti.
İyi yay yapmayı, ok atmayı çocuk denecek yaşlarda öğrenmişti. Çok mahir bir avcıydı.
Aynı zamanda bir koleksiyonerdi. Kutsal emanetler koleksiyonu vardı ayrıca Topkapı Sarayı’ndaki çini koleksiyonununda çok önemli bir kısmı ona aittir.
‘İki Şerefli Şehrin (Mekke ve Medine) Hâkimi’ unvanını kabul etmemiş ‘Hakim’ yerine ‘Hadim’ yani ‘Hizmetkar’ denilmesini istemiştir.
Bazı kaynaklarda Mevlevi olduğu yazılır.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Divan edebiyatının en fazla gazel yazan şairi unvanını açık farkla elinde tutar.
Çağının en şık giyinenlerindendir ve mücevherlere merakı had safhadadır.
Babası Yavuz gibi kuyumculuğa meraklıydı. Ayrıca Fatih gibi değerli taşalara tutkundu.
Kaliteli bir müzik kulağına sahipti ve iyi bir hat ustasıydı.
Arapça, Farsça, Tatarca ve Çağataycayı öğrenmişti.
Seramik meraklısıydı.
Kavaf (haffaf) yani kundura imalatçısıydı.
Hemen her kaynak nikris(gut veya damla) ve artrit hastalıklarından mustarip olduğunu yazmaktadır. Ölümünede bu hastalıklar sebep olmuştur.
46 yıl padişahlık yapan Kanuni Osmanlı tarihinde en uzun süre hükümdarlık yapan kişi olmuştur.

III. MURAD

İyi silah kullanan ve iyi ata binen ve ava meraklı olan 3. Murad’ın boş zamanlarında ok başı imal ettiğini biliyoruz.
İlginç özelliklerinden birisi, ağzından Hayır sözünün nadiren çıkmasıdır.
Dünya tarihine özellikle hükümdarlarının yaptığı savaşlara ilgi duyduğu bilinir.
Saatlere özel merakı vardır.
Toplam 49 çocuğu doğmuş ve hiçbiri yaşamamıştır.
Yılın yedi mübarek gecesi olan Regaib, Mevlit, Miraç, Kadir, Ramazan ve Kurban bayramları ile Berat gecelerinde camilerde kandil yakılması uygulaması, onun emriyle başlamıştır.

I. AHMED

O tarihe kadar en genç yaşta tahta çıkan hükümdar kimliğiyle tanınır. Onun rekorunu 7 yaşında tahta çıkan torunu IV. Mehmed kıracaktır.
Talihi neredeyse 14 rakamı üzeriden kurulmuştur. 14 yaşında tahta çıkmıştı. 14. Osmanlı padişahıydı ve 14 yıl padişahlık yapmıştı. Öldüğünde ise 28 yaşındaydı.
Tahta çıktıktan sonra sünnet olan ilk Osmanlı padişahıdır.
İyi bir kaşık ustasıdır.
Yetim malları için ayrı bir hazine teşkil edip yardımlarını o hazineden yapmıştır.

I. MUSTAFA

İki kez tahta çıkmasına rağmen annesinin adı bilinmeyen tek Osmanlı padişahıdır. Oysa valide sultanlar Osmanlı saray hiyerarşisinin zirvesinde yer alırlardı.
En fazla bilinen özelliği kadınları asla yanına yaklaştırmamasıdır.

IV. MURAD

Uyguladığı tütün, içki ve afyon gibi yasaklara karşı gelenleri öldürtmesiyle tanınır.
Büyücülere, falcılara ve remilcilere karşı büyük çaba sarf etmiştir.
Satranç ve dama oyunlarına meraklıdır.
Koşu halindeki attan başka bir ata atlayabilecek kadar iyi bir biniciydi.

IV. MEHMED

39 yıllık saltanat süresiyle Kanuni den sonra en uzun süre tahtta oturan padişah unvanına sahiptir.
Bir başka özelliği de 7 yaşında cihan devletinin başına geçmesidir.
Bedeni sağlamlığıyla meşhurdur. Bir av sırasında 20 saat at üstünde kaldığı ve yorulmadığı söylenir.

I. MAHMUD

Lale Devri’nin etkisinden olacak lale yetiştirmeye ve satranç oynamaya meraklıydı.
Meslek zenginiydi hillalci, mühür kazıcısı ve kuyumcuydu.
Onu kitaplara ve kütüphane yaptırmaya en fazla önem veren padişah olarak nitelendirebiliriz. Ayasofya, Fatih Süleymaniye camileriyle Galata Sarayı’nda kütüphaneler yaptırmıştır.
Osmanlı Devleti’ndeki ilk madalya I. Mahmud zamanında çıkarılmıştır.

III. OSMAN

Yumuşak karakteri olmasına karşın, çabuk kızar ve sinirli hareket ederdi. Müziği sevmez ve kadınlara iltifat etmezdi.
Boş zamanlarında marangozculukla uğraşırdı.
3 yılı bulmayan saltanat hayatında 7 büyük İstanbul yangını sığdırdığı için ‘Yangınlar Padişahı’ diye anılmıştır.
Kıyafetini ve görünümünü değiştirerek sık sık halk arasına girip onların dertlerini dinlemiştir.

III. MUSTAFA

Para basma işine yani sikkezenliğe meraklıydı.
Gözleri pek iyi görmezdi.
Talihe fazlasıyla inanan padişah astrolojiyle ilgilenirdi.
Yaptırdığı üç büyük caminin hiçbiri kendi adıyla anılmaz.

II. MAHMUD

Resmi halka sevdirmeye çalışmıştır.
Avrupalı yemek adetlerine eğilim gösteren 2. Mahmud, aynı zamanda kendisine çatal-bıçak takımı hediye edilen ilk Osmanlı padişahıdır.
Memurlara fes giyme mecburiyeti getirmesi gibi radikal kararları yüzünden halk arasında ‘Gâvur Padişah’ olarak tanınmıştır.

V. MURAD

93 günlük süreyle Osmanlı tarihinde en kısa padişahlık yapan hükümdar olmuş ve bu süreyi de tecennün (cinnet) halinde geçirdiği için Osmanlı tarihinde önemli bir etkisi görülmemiştir.

II. ABDÜLHAMİT

Onun döneminde halkla birlikte bir modernleşme yoluna gidilmiştir.
Şehzadeliğinde piyano ve Batı müziği dersleri aldı ve keman çaldı.
Modern bahçe bakımına ilgi gösterdi.
Sedef ve fildişi kakma, oyma ve süsleme işlerindeki maharetinin aynı sıra usta bir marangozdu.
Antika koleksiyonuna sahipti.
Padişahın başka bir merakı da polisiye roman okumak daha doğrusu okutmaktı.
Seyahat edemediği için bütün dünyaya ait seyahatnameleri tercüme ettirip okutmuştur.
Fotoğrafçılığa merakı vardı, ama kendisinin fotoğraflarının çekilmesinden hiç hoşlanmazdı.
Saat tamirciliğinde ustaydı.
Özenli ama sade giyinen padişah günde iki üç defa elbise değiştirirdi.

VAHDEDDİN

Hain mi yoksa kahraman mı diye hala tartışılan Sultan Vahdeddin devletin en zor anında padişah olmuştur.
Gözlük kullanan ilk ve tek Osmanlı padişahıdır.
Genellikle askeri üniforma giyerdi.
İleri derece de güvercin merakı vardı
Vahdeddin HOCA

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.