AYET-İ KERİME

http://siyasetnamem.blogspot.com.tr/2017/03/islamin-dunyada-yayilmasindan-korkan.html?spref=fb

7 Aralık 2019 Cumartesi

İLERİ DEMOKRASİYMİŞ.

Önceki yazımda ve zaman zaman da yönetsel hedef yada örnek olarak “ ileri demokrasiyi “ zikrettiğimde bizim mahallede,İslamın kendi devlet modelinin olduğu ve batı literatürüne ait kavramlarla islamın özdeşleştirilmesinin yada öykünmenin yanlış olduğu keskin bir üslupla ileri sürülür.
Esasen hiç birimiz, beyni Helen,bedeni Roma,iskeleti Hristiyanlık olan batıya ait kavramları kullanmayı, daha kötüsü sahiplenmeyi arzu etmeyiz.Ama batının kurumsal güç devşirmeye başlamasından itibaren başta askeri ,eğitim ve hukuk olmak üzere,kurumlar ile beraber kavramlarını da (örneğin kilise orijinli rektör,dekan gibi,) her alanda kullanmaya başlamışız.
“Batının sadece bilim ve teknolojisini alalım” ifadesi de tek başına anlamlı değildir.Almayı reddettiğimiz batı kurumlarının,almaya çalıştığımız bilim ve teknolojisinin ürünü olduğunu unutmayalım.
İleri demokrasi;katılım,çoğulculuk,temel hak ve özgürlükler,kuvvetler ayrılığı,şeffaflık,azınlık hakları ,hukuk devleti,hesap sorulabilirdik, demokratik kurumlar,sivil toplum kuruluşları, demokratik birey vs. temel ilkeler etrafında oluşturulmuş bir yönetim modelidir.
Sandık demokrasisinde göstermelik bir seçim vardır ama geri kalan her şey hikayedir.
Bizim literatürde devletin bireylere karşı beklenen görevleri( aklını,dinini,canını,malını vs koruma) dışında,devletin bireyleri değil ,bireylerin devleti kontrol etme ve gerektiğinde aksiyon alma hakkına dayanmayan hiç bir sistem bugüne hele hele yarına hitap edemez.Sadece “biat” edip etmeme değil bireyin yönetim sürecinin tamamında aktif katılımı aranmalıdır.
Ulaşılması gereken nokta “bireyi kontrol eden devlet” değil,”devleti kontrol eden birey” anlayışıdır.
Yukarıdaki özelliklere sahip bir devlete ileri demokrasi yada bir başka şey demek önemli değil,önemli olan içini neyle doldurduğumuzdur.
İslamın yönetsel modeli nedir?
İslam herhangi bir devlet yapısı ya da rejim önermez. Kur’an’ın hedefinin ahlaklı ve adaletin egemen olduğu bir toplum inşaı olmasından hareketle ,siyasi meselelerin insanlara bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Islamın rejim önermesi yoksa,var olan en iyi rejimi alıp uygulamak İslama aykırılık mı teşkil eder,Osmanlı; Moğol,İran ve Roma kurumlarıyla kendi devletini tahkim etmemişmiydi? Yoksa hiç bir yönetsel deneyimleri olmadığı halde,çadırdan çıkıp çadır deneyimleri ile nasıl dünya hakimiyeti sağlayabilirlerdi?
Arapların tarih boyunca örnek alınacak büyük bir devletleri de olmamıştı.
Bugün var olan 57 İslam ülkesini analiz edip “budur” diyebileceğimiz bir İslam ülkesi var mı, olsaydı batı demokrasilerine öykünürmüydük?
Yada teorik olsa bile oluşturulmuş ve ulaşmayı hedefleyeceğimiz bir “İslam Yönetim Doktrini” yazıldı mı?
Beşeri sistemlerin eleştirisi ve üzerine inşa edilmiş “adalet,biat,ehliyet ve şura” kavramları.Ayrıntılara inildiğinde pazılın yarısı boş kalıyor.
Aslolan devlet değil demokratik bireydir.Zaten Kuran’ın muhatabıda devlet yada herhangi bir kurum değil bizatihi Yaradanın kullarıdır. Devletin hiç bir kutsiyeti yoktur ve yönetime katılan,devleti “kontrol eden birey” esasına dayanmayan doktrinlerin yaşama şansı yoktur.
İnsanın doğasını ve sisteme katılımını yok sayan Sosyalizmin de teorik olarak çok iyi bir sistem öngörüsü vardı,ama yaşamadı.
Bunlar yoksa, dönüp Hz Peygamberden itibaren yaşamış İslam devletlerini analiz edip birisini “model” olarak bugüne taşımaktan başka alternatif kalmıyor.
Şüphesiz en iyi model HZ Peygamberdir.Ancak kurumsal,organları oluşmuş bir devletten bahsedilemez,yani kimse peygamber olamayacağına göre bugüne de taşınamaz.
Ardından Hülefa-i Raşidin dönemi “altın çağ”olarak tanımlansada,Halifeler farklı sistemler ile seçilmiş,zamanla ihtiyaçlar ile paralel devlet yapısı oluşmuş ,başta HZ Ebubekir ve HZ Ömer’in şahsında tezahür eden “adalet ,takva,ehliyet,liyakat,ahlak,fazilet gibi”nitelikler ile altın çağ yaşanmış, ama bugüne taşınacak kurumsallaşma yine oluşmamıştır.Yani taşınacak model “birey” değil “sistem”dir.
Zaten ardından Cemeller,Sıffınlar,Hariciler, Kerbelelar,Harreler yaşanmıştır.
Devamında Muaviye ile birlikte “cahiliyye aklına” geri dönüldüğü için sonrası izahtan bile verestedir.
Osmanlı gibi en iyi saltanat sistemi örneği bile günümüz yönetim modeli olamayacağına göre geçmişte öykünebileceğimiz bir yönetim modeli kaldı mı?
Saltanat Ömer B.Abdülaziz’ı çıkarırsa ne ala,bu halde buyruklar kanunlardan bile iyi olabilir.Ya Yezid’i çıkarırsa.
Yönetimin meşruiyetinin tek başına “adalet” kavramına dayandırılması da yeterli değildir.Ya adil çıkmazsa.
Demokrasinin üstünlüğü kendi hatasını seçimle ,kansız bir biçimde telafi etme imkanını tanımasıdır.
Geçmişte teselli bulmak yada batı karşısında gösterdiğimiz psikolojik refleksler yerine geleceği inşa edecek anlayışa ihtiyaç vardır.
İnşallah ,ileri demokrasinin üstünde ve ötesinde Islam ahlak ve adalet anlayışı ile örgülenmiş bir sistem geliştirip,uygulayarak batının öykündüğü noktaya taşırız.
Ama bugün İslam ülkeleri daha temel hakları bile sağlayamadığı halde batı “mutluluğu arama hakkı”na ulaşmış durumda.
Bu cümleye atfen hemen batı insanının içinde bulunduğu sosyal sorunlara işaret ederek “önerdiğin sistem bu mu? “diye birey ile kurumsallaşmanın birbirine karıştırılacağını da biliyorum.
Ama yine tekrarlayayım,
Daha iyisini bulana kadar en iyisi bu. ALINTI
Bence doğru ve yanlış karışımı bir yazıdır..
Vahdeddin HOCA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.