AYET-İ KERİME

http://siyasetnamem.blogspot.com.tr/2017/03/islamin-dunyada-yayilmasindan-korkan.html?spref=fb

31 Ekim 2013 Perşembe

Tayyip Erdoğan'ı 2 milyon Sarıgül'e değişmem

SARIGÜL İÇİN CHP 100 SAYFALIK YOLSUZLUK DOSYASI HAZIRLADI  

Savcı Sayan, özre sebebi olarak da, CHP'nin daha önce Mustafa Sarıgül hakkında hazırladığı 100 sayfalık yolsuzluk ve rüşvet raporu olarak zikretti.
Sayan şöyle konuştu:
"Baykal'ın tasfiyesinden sonra biz Gandi'yiz, yüzde 30-40 oy alırız, alamazsak istifa ederiz dediler. Alamadılar, istifa etmediler. Baktılar ki AK Parti'yle mücadele edemiyorlar şimdi de Sarıgül bizi kurtarsın diye onun kapısına gittiler.
Türkiye'yi dizayn etmek isteyenler Sarıgül'ü istiyorlar. Sarıgül'ü başarılı gördüler. Ama Sarıgül aslında bir lider dublörüdür.
Amaçları Sarıgül'ü genel başkan yapmaktı. Kılıçdaroğlu bir ara istasyondur. Sarıgül'ün arkasında başka güçler var. 2004'te Amerika'da Zeyno Baran'la, Ebru Bozacıoğlu'yla birlikte ABD Büyükelçiliği, Dinç Bilgin vasıtasıyla Sarıgül'le ilişkiye geçtiler. "Kesin CHP'nin başına geçmen lazım, bunun ilk adımı Baykal'ı devirmektir. CHP Cumhuriyet'in sigortasıdır" dediler.
Savcı Sayan bu sözleri söylerken, Sarıgül hakkında CHP'nin hazırladığı yolsuzluk dosyalarını da kameralara gösterdi.

TAYYİP'İN ELİNİ ÖPERİM, SARIGÜL'ÜN ELİNİ ÖPMEM
Sayan programın sonlarına doğru, üslubunu daha da sertleştirerek Sarıgül'ün, Türkiye'nin başına tuzak olarak getirildiğini savundu. Sayan, "Tayyip Erdoğan'ı 2 milyon Sarıgül'e değişmem . Tayyip'in elini öperim, Sarıgül'ün elini öpmem" ifadelerini kullandı.   

Deniz Baykal'a yakınlığıyla bilinen CHP'li Savcı Sayan Sarıgül'ün CHP'ye geçişine sert bir şekilde tepki gösterdi.
Sarıgül'le ilgili bir sorunu olmadığını belirten Sayan, CHP'nin etik davranmadığını ileri sürdü. Sayan, "CHP öncelikle Sarıgül'den özür dilemek zorundadır" ifadesini kullandı.

a.

28 Ekim 2013 Pazartesi

Sultan Abdülhamid Han’ın özel mülkleri...

Musul-Kerkük toprakları Sultan Abdülhamid Han’ın özel mülkü, 

Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri, stratejik bölgeleri özel mülkiyeti haline getirmiş.
Sadece Ortadoğu’nun değişik yerlerinde değil, mesela Selanik’te de, Anadolu’da da Abdülhamit’in toprakları, mülkleri var. Kendi mülkiyetine almış, Hazine’ye, Hassa’ya koymuş.
Uluslararası hukukta, o toprak işgal edilse dahi kişi mülkiyetine dokunulamaz. Abdülhamit’in kendi mülkiyeti haline getirdiği bu topraklardan biz 1. Dünya Savaşı’ndan sonra süratle feragat etmişiz
Abdülhamit’in bu tür mallarının elde edilmesi noktasında Hanedan’a destek olabilir ama öncelikle tabii Hanedan’a içerideki mallarını vermesi gerekiyor. Osmanlı Hanedanı’na ait olan ve Türkiye tarafından kamulaştırılan malların önce Hanedan’a devredilmesi, arkasından da o emsal gösterilip, yurtdışında, diğer ülkelerin elinde bulunan mülklerin, malların, toprakların alınması söz konusu olabilir.

17 Ekim 2013 Perşembe

Kurban bayramı ve Hac konusunda önemli açıklamalar



Kurban bayramı ve Hac konusunda önemli açıklamalar
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kurban bayramı ve Hac konusunda önemli açıklamalar yaptı. 

Kabe'deki genişletme çalışmaları devam etse bile en fazla 5 milyon insanın Hacca gidebileceğini oysa talebin 20 milyon olduğunu kaydeden Görmez, ”Eğer baştan itibaren Mekke ve Cidde düzlüklerine birer uydu kent kurulabilseydi, Mekke'nin altından metrolarla ulaşım sağlanabilseydi” dedi. Kabe'yi çepeçevre saran binaların yıkılıp yıkılmayacağı sorusuna Görmez, “Doğrusu bilemiyorum. Bu ülkenin yetkililerinin orta ve uzun vadede bunu düşünmeye başladıklarını görmekten mutluluk duyuyorum.” Karşılığını verdi.

“TELEFONLA, KAMERAYLA TAVAF YAPILIYOR"
Haccın ruhunun zayıfladığını savunan Mehmet Görmez, Müslümanlar arasındaki “dünyevileşme”ye dikkat çekerken, çarpıcı örnekler verdi. Haccın insanı değiştirmesi gerekirken, Haccı değiştirmek isteyenler olduğuna işaret eden Görmez, “Son 10 yılda her yıl birşeylerin değiştiğini görüyorum. İmkanlarımız artıyor. Otellerimiz lüksleşiyor. Kabe manzaralı odalarımız çoğalıyor. VİP Hac,Lüks Hacı çoğalıyor ama Haccın ruhu azalıyor.Haccın eğitici,dönüştürücü yönünün zayıflamaya başladığını görüyoruz. Bundan irkiliyorum.Ben geçen sene şahit oldum. Telefonla,'Brezilya'daki iş ortağımı bana bağla” diyor tavaf esnasında. Bir taraftan da kamerayla çekiyor. Bunlar çoğalıyor maalesef” Gül'ün “Hacı”oluşu yadırganmamalı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Hacca gelişinden mutluluk duyduğunu kaydeden Görmez, şu değerlendirmeyi yaptı: "Doğrusu artık bunlar bu çağdaş dünyada öyle üzerinde yadırganacak şeyler değil. Bir müslüman ülkenin cumhurbaşkanının, başbakanının veya yetkililerinin hac ibadeti gibi büyük bir ibadeti yapması, orda dünya müslümanları ile görüşmesi, dünya müslümanlarının temsilcileri ile görüşmesinin ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şahsen bir vatandaş olarak sevinçle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Bugün hakikaten Başkanlık olarak bizleri onurlandırmasından büyük bir mutluluk duydum. Çok güzel bir amosfer oluştu”

GENÇLİKTEN KAYGILIYIM
Mehmet Görmez, gençliğin gidişatından kaygı duyduğunu da söyledi. Gençler için “Sanal tutku” uyarısı yapan ve teknolojik gelişmelerin doğurduğu tehlikeye işaret eden Görmez, "İnsanlar hakikatlerden uzaklaşıyor; bireyselleşiyor, teknolojiye esir hale geliyor. Sanal tutku dediğim odur. Bugün sanal ortamlarda insanların yapamayacakları ve işlemeyecekleri bütün günahları işleyebiliyorlar. Ve insanlar o günahlarla baş başa kalıyor. Bir aile ortamı düşünün. Her oda müstakil bir dünyaya dönüşüyor. Her odada her genç bir sanal tutkunun esiri olabiliyor.” İfadelerini kullandı.

İSLAM NEFRET ARTIYOR
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslamı “korku dini” olarak gören ve korkusunu nefrete dönüştürenlerin sayısının arttığını söyledi. Avrupa'da düzenli bir şekilde yaptırdıkları “İslamofobia” raporlarına bu sonucun yansıdığını aktaran Görmez, “Önce korku yükseldi, sonra o korku nefrete dönüştü. Doğrusu bir Müslüman olarak, bir Mü'min olarak,Türkiye'de hasbel kader dini hayatın rehberliğini yapan bir kurumun başında bir insan olarak her an yüreğinde sızısını hissettiğim önemli bir konudur bu. Müslümanın da Allah'ın rahmet dininin neden bir korkuya dönüştüğünün muhasebesini yapmak zorundadır. Bunu sadece küresel siyasetin aktörlerine yıkmak sadece efendim işte falan güçler bunu böyle istedi. Böyle oluyor diyerek biz bu işin altından kalkamayız. Evet onların hepsini biliyoruz yani ama bizden kaynaklanan yönleri var” dedi.

"MÜSLÜMANLARIN EN BÜYÜK GÜNAHI BUDUR"

"Biz kendi hayatımızda İslam'ın o rahmetini dünyaya gösterebiliyor muyuz? Gösteremiyoruz. Kendi ilişkilerimizde gösterebiliyor muyuz? Gösteremiyoruz. Peki kaç Avrupa dilinde İslam'ın o rahmetini anlatan ne tür bir literatür oluşturduk bugüne kadar. Acaba Londra'da herhangi bir kitapçıya girdiğinizde İslam'ı anlatan kaç tane kitap var ve o kitaplardan kaçta kaçı İslam'ı gerçek anlamıyla anlatma imkanına sahip kılıyor okurlarını. Yani bütün bunları düşündüğünüzde hem bilgi bakımından, hem medeniyet bakımından, hem düşünce bakımından, hem yaşayış bakımından Müslümanların bu konuda sorumlulukları var bu sorumluluklardan biz kaçamayız. Onun biz Allah'ın huzurunda Arafat'ta hep birlikte toplandığımız günde itiraf edeceğimiz en büyük günahımız nedir diye global ölçekte, küresel ölçekte İslam dünyasının biz Müslümanların en büyük günahı nedir diye bana sorarsanız. En büyük günahımız budur.”

CANLI BOMBALAR
İslam dünyasındaki canlı bombaların, kardeş kavgalarının da islama dönük nefretin sebeplerinden olduğunu belirten Görmez, “Herhangi bir avrupa ülkesinde, herhangi bir haber kanalını açtığınızda ilk üç haberin içerisinde ya Irak'ta patlama, ya Pakistan'da bir efendim katliam, ya bilmem Mısır'da şöyle bir facia dolayısıyla bu da zaten varolan İslamofobia'nın bir nefrete dönüşmesine yardımcı oluyor.
Yani İslamiyeti referans alarak masum herhangi bir insanı katletmenin konuşulabilir, değerlendirilebilir, tartışılabilir hiç bir tarafı olamaz

KURBAN YERİNE BAĞIŞ OLABİLİR Mİ?

 “İsmail'in nakdi karşılığı yoktur. Yani Allah İsmail'e bedel olarak bir koç ikram etti. Hz. İbrahim'e. Kur'an-ı Kerim'in açıklamasıyla yani bir insan inanmıyor olabilir ona bir şey diyemem. Ama inanan bir Mü'min Kur'an-ı Kerim'e inanıyorsa. Kur'an-ı Kerim bize bunu böyle nakleder. İslam dininde bir kural vardır. İbadet alanı içtihada kapalıdır. Yani bir olay sosyal hayatla ilgiliyse siz İslam'ın sabitelerinden hareketle bir takım yeni yorumlar yapabiliyorsunuz. Ama bu salt ibadet ise namaz gibi, oruç gibi, kurban gibi bir ibadet ise siz yorumlarla bunu değiştiremiyorsunuz. Bana göresi olmaz. Oruç aç insanların halinden anlamamı sağlıyor. Oruç tutacağıma ben efendim sadece fakirlere yardım ederim diyemez bir insan. Namaz beni kötülüklerden alıkoyuyor. Ben kalbimi temiz tutarım. Öyleyse namaz kılarım diyemez bir insan. Yani bu ibadet alanıdır ve ibadet alanı tartışma konusu yapmamak lazım.

GÖRMEZ: İLK DEFA DUYUYORUM
Görmez, “Hayvan Mezarlığına gömülme” konusundaki soruya ise şu cevabı verdi:
“İlk defa duyuyorum. Hepiniz toprak olacağız ve hatta ahirette Amme Sûresi'nin son ayetinde şöyle deniyor. Onunla bitirelim madem. Hepimiz mahşer günü dirildiği zaman hayvanlarda dirilecek ve bizim inancımıza göre hayvanlar eğer bizim üzerimizde hakları varsa onlar da haklarını alacaklar. Ama onlar haklarına aldıktan sonra tekrar toprak olacaklar. Buna insanlar şöyle sesleneceklerdir. "Keşke ben de onlar gibi toprak olaydım" diyecektir. Ben bu ayet zannediyourm herkese en güzel başta şahsım olmak üzere en büyük mesajdır diye düşünüyorum.

14 Ekim 2013 Pazartesi

KURAN'I BIRAK İSTİFA ET..

ABD'de yaşanan ekonomik krizin ve hükümetin kongre ile anlaşamamasının ardından muhalifler bir dizi protesto gösterinde bulundu. Pazar günü gerçekleşen bir eylemde ise muhalifler Obama'nın Müslüman olduğuna gönderme yaparak ''Allah'a boyun eğen bir başkan istemiyoruz" diyerek istifaya çağırdı.
Obama'yı protesto eden bir grup muhalifler 'Elindeki Kuran'ı bırak ve istifa et' çağrısı yaptı.
KURAN'I BIRAK İSTİFA ET
Obama'yı protesto edenler muhafazakar bir muhalif grup olan 'Freedom Watch' (Özgürlük Bekçileri) isimli grup adına konuşan Larry Klayman 'Obama 'biz insanların' başkanı değildir. ABD Allah'a boyun eğmiş bir başkan tarafından yönetiliyoruz ve bu halkın başkanı değil. Obama'dan elindeki Kuran'ı bırakmasını ve istifa etmesini bekliyoruz' ifadelerini kullandı. Protestocularla görüşen Senatör Sarah Palin de 'halkımız korkak olmadığını kanıtladı. Bizim de ordumuzun, halkımızın ve gazilerimizin piyon olarak kullandığı bir oyuna karşı korkmaya hakkımız yok' açıklamasını yaptı.

9 Ekim 2013 Çarşamba

İlginç öneri MHP'den: 34 harfli alfabe VE PKK - BDP

MHP'den ilginç öneri: 34 harfli alfabe

MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, demokratikleşme paketiyle Q, W, X harflerinin kullanımının serbest hale gelmesiyle ilgili 'Bu yetmez. 34 harfli alfabe olmalı' dedi.
an Yalçın, demokratikleşme paketi çerçevesinde 85 yıldır yasak olan ‘q, x, w’ harflerinin kullanımının serbest bırakılmasıyla ilgili ilginç bir çıkış yaptı. Yalçın 34 harfli alfabe istediklerini açıkladı.

İşte Yalçın’ın verdiği röportajdan bir bölüm:

Kamuda başörtüsü düzenlemesi:
PKK - BDP ikilisi taraftarlarınca demokratikleşmeden kastedilen, Türkiye ’de demokrasinin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi değil, ayrılıkçı Kürtlerin egemenliği ve topraklarımızı paylaşma isteğidir. Demokratikleşme Paketi, tribünlere mesaj mahiyetindeki birkaç başlığın dışında PKK’ya verilen tavizlerin manzumesidir. Bu durum kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması gibi konuların arkasına gizlenmektedir.

MHP, başörtüsü meselesinin çözümü konusunda bugüne kadarki tavır ve davranışıyla rüştünü ispat etmiştir. Başörtüsü meselesi artık siyasi partilerin gündeminden çıkmak zorunda. Genel Başkanımın söylediği gibi nasıl Köşk’te, Başbakanlık’ta varsa Meclis’te de, kamuda da olabilir, hiçbir mahzuru yok.

X, Q, W harflerine yasağın kalkması:
“Klavyelere özgürlük” şeklinde açıklanan değişiklik, uygulamada PKK mensuplarının işini kolaylaştırmak için getirilmiştir. Meselenin eğitim ve kültüre dönük hiçbir ciddi tarafı yok. Son derece amatörce. Hâlbuki alfabe değişikliği, Türkiye ve Türk dünyasının çağdaş ihtiyaçları göz önüne alınarak, ilmî metotlar çerçevesinde çözümlenmesi gereken bir mesele.

Aslında alfabe meselesi, MHP için de önemli ancak bu hususta iktidarın yaptığı gibi sadece PKK’nın istediği birkaç harfin kullanılmasına dair yasağı kaldırmak yerine Türk dünyasını içine alan geniş kapsamlı bir alfabe reformu yapılmalı. Bugün Türk dünyasında kültürel birliğin sağlanması için ortak zemin Türkçe ve Türkçenin de ortak bir alfabe ile yazımıdır.

Türk Cumhuriyetleri ile geleceğe ilişkin atılacak adımlar arasında ortak alfabe sistemine geçilmesi çok önemli. 1991’de Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’dan 28 dilbilimcinin katılımı ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yapılan sempozyumda ortak alfabe konusunda ilk somut karar alınmıştı. Türk dünyası için geçerli 34 harfli bir Latin alfabesi belirlenmişti.

Yeni ortak alfabe, 29 harfli Türkiye alfabesine bazı Türk lehçelerinde mevcut sesleri karşılamak üzere “A a (Açık e), X x, Q q, W w” harflerinin eklenmesi uygun görülmüştü. Bu harflerden üçü, birinin yazımı farklı olmak üzere, bugünkü Azerbaycan alfabesinde kullanılıyor, 

(Açık e), x ve q. Azerbaycan alfabesi, , x ve q harfleri haricinde Türk alfabesinin aynısıdır. Ortak alfabe konusu MHP’nin öncelikli hedefleri arasında yer alıyor.

‘Andımız’ın kaldırılmasına tepki:
İlkokullardaki öğrenci andının kaldırılmasının arkasında Türklük ve Türk kimliğine karşı bir tavır yatıyor. Hükümet, üniter yapının korunması ve Türk adı altında bir millî kimlik oluşturulması çabalarını ortadan kaldırıyor.

Danıştay, ‘Andımız’ın kaldırılmasına dair bir başvuruyu 2011 yılında reddetmişti. Diğer taraftan And’ın kaldırılması kararı, Türk toplumunun fertleri arasında mensubiyet şuurunu ve aidiyet duygusunu ortadan kaldırmayı, millet inşasını hedef alan ayrıştırıcı planların bir başka numunesidir.

Türkiye'de 80 yıl sonra bir ilk! Ömrümün en değerli günü'dedi.

Türkiye'de 80 yıl sonra bir ilk.... Ömrümün en değerli günü'dedi.

Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı 40 maddelik 'Demokratikleşme Paketi'nin ilk sonuçları dün ortaya çıktı. 1933 yılında ilkögretimlerde okutulmaya başlanan 'Andımız' dün 80 yıldan sonra ilk defa okunmadı. Başta okullar olmak üzere kamu kuruluşlarında çalışan kadın memurlardan isteyenler de görevlerine başörtüleri ile gidebildi.
'Ömrümün en değerli günü'
Kamuda başörtüsü yasağının, "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik"in Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle kaldırılmasının ardından öğretmenler de derslerine başörtüsüyle girmeye başladı. Antalya'da öğretmenlik yapan Gülderen Gültekin, 16 yıllık öğretmenlik hayatının en değerli gününü yaşadığını dile getirerek "Kendimi çok özgür hissediyorum. Okula girerken başörtümü çıkartmamak ve okul bitişinde yeniden takmak zorunda kalmamak büyük nimetmiş. Öğretmenliği daha bir keyifle yapar hale geldim. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum" dedi.
Dünyanın yükü kalktı
Konya'da kadın memurların başörtüleri ile ve işbaşı yaptıkları gözlendi. SGK çalışanı Kübra Aydın, "20 yıldır kamuda çalışıyorum. Her gün başımı açıp çalışmaktan dolayı çok üzülüyordum. Şimdi işyerimize başörtümüzle rahatça girip çıkacağız. Emeği geçenlere çok teşekkür ederim" dedi. Birgül Ünlü de "Başbakanımızdan değişiklik yapılacağını öğrendiğimde, sanki dünyanın yükü üzerimden inmişti. Bugünden itibaren başörtüsüyle çalışıyoruz. Çok heyecanlıyız" ifadelerini kullandı.
Büyük bir eziyetten kurtulduk
Anadolu'daki pek çok yerde kadın öğretmenlerin başörtüleri ile okullara gittikleri görüldü. Şırnak'ta ilk kez başörtüsü ile giren Nezaket Öz, "Daha önce kapının önünde başörtümüzü açıp, sonra tekrar kapatmak çok sıkıntıydı bir eziyetti. Bu eziyetleri aştığımız için, Türkiye'nin de çok güzel bir adım attığını düşünüyorum" derken, öğretmen Fatma Güler ise "Üniversitede bunun zorluğunu yaşadık, memurluk zamanımda da ilk atandığımda da bunu zorluğunu yaşadım. Bugün çıkan yasayla birlikte ilk defa baş örtülü olarak dersime giriyorum" diye konuştu.
İzmir'de son kez okundu
Yeni düzenlemeyle büyük tartışma konusu olan ilköğretimlerde her sabah andımızın okunması uygulaması da sona erdi İzmir ve Siirt'te henüz okullara yazılı tebliğ yapılmadığı için ant son kez okutulurken, İstanbul, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak, Batman gibi gibi pek çok ilde tebliğ ulaşan okullarda öğrenciler "Andımız"ı okumadan ders başı yapıldı. Andımızın okunmamasına velilerin çok büyük destek verdiği gözlendi.

6 Ekim 2013 Pazar

Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek için Ulusal İttifak Hareketi

Mısır darbe sonrası en kanlı günlerinden birini yaşadı. 

Sağlık Bakanlığı'na bağlı Yoğun Bakım ve Acil Durum İdaresi Başkanı Halid el-Hatib'in Mısır resmi haber ajansı MENA'da yayınlanan açıklamasında, ülke genelindeki gösterilerde 51 kişinin hayatını kaybettiği, 268 kişinin yaralandığı kaydedildi. 

Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek için Ulusal İttifak Hareketi liderlerinden Mısır İşçi Partisi lideri Mecdi Ahmed Hüseyin de Kahire'nin batısında yer alan Giza'da 24, Ramsis'te 10, Beni Suveyf'te 7, Süveyş'te 5, Minye'de 4, İsmailiye'de 1 olmak üzere gösterilerde ölenlerin sayısının 51'e ulaştığını belirtmişti. 

Emniyet yetkilileri ülke genelinde darbe karşıtı göstericilerden 600 kişinin şiddet eylemlerine karıştıkları gerekçesiyle gözaltına alındığını aktarmış ancak gözaltıların bölgesel dağılımı hakkında detaylı bilgi vermemişti. 

Mısır İçişleri Bakanlığı ise yayımladığı açıklamada Giza ve çevresinde halkı provoke ettiği ve bazı dükkanlara zarar verdiği gerekçesiyle 180, Kahire'nin Ramses, el-Cela, Korniş caddeleri ile Fem el-Haliç bölgesinde 243 olmak üzere 423 kişinin halkı arbedeye teşvik ettikleri gerekçesiyle gözaltına alındığını bildirmişti. 

Öte yandan Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP), darbe karşıtlarının öldürülmesi konusunda uluslararası soruşturma başlatılmasını istedi. 

Partiden yapılan yazılı açıklamada, dün göstericilere şiddet uygulanması ve öldürülmelerinden Savunma Bakanı Abdulfettah es-Sisi ile İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim sorumlu tutuldu. 

9 gözaltı var

Öte yandan Mısır güvenlik güçlerinin Kuzey Sina'da düzenlediği operasyonda 9 kişi gözaltına alındı. 

Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, ülkenin kuzey doğusundaki Kuzey Sina kentinde "Silahlı gruplara" yönelik operasyon gerçekleştirildi. 

9 kişinin gözaltına alındığı operasyonda 250 kilogram TNT türü patlayıcı, Rus yapımı 1 mayın, içinde kontrol noktalarının krokisinin bulunduğu 3 bilgisayar, Sina'daki askerlerin bulunduğu yerleri gösteren haritalar, güvenlik güçlerine saldırılarda kullanılan 3 araç ile bir telsiz ele geçirildiği iddia edildi. 

3 Ekim 2013 Perşembe

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan askerlik süresi ile ilgili açıklamalarda bulundu


Başbakan Erdoğan, katıldığı canlı yayında, askerlik süresi ile ilgili gelen soruya cevap verdi. Bu konu ile ilgili çalışma yapıldığı belirterek rakam verdi.

YENİ ASKERLİK SÜRESİ
"Uzman çavuşlarla ilgili talimatı çoktan maliyeye verdim. Askerliğin kısaltılması konusunda Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı ile mutakıbız. Askerlik kısalacak. 12 ay olarak düşünüyoruz. Bu konuda bir taslak, bir çalışma var. Kısa dönem yine aynı 6 ay olarak devam edecek." .

Hakkımda

Fotoğrafım
https://www.facebook.com/VAHDED.HOCA SİTEMİZİ ZİYARET EDİP ÜYE OLURSANIZ ÇALIŞMALARIMIZA DESTEK VERMİŞ OLURSUNUZ ALLAH cc CÜMLE MÜMİNLERDEN RAZI OLSUN.